Yazıya başlamadan belirteyim, Gaziantep’te gazetecilik yapıyorum diyenler darılmasın, kırılmasın, gücenmesin, küsmesin.
Konu gazetecilik olunca bazen ölçüyü kaçırıyorum ki ben bu mesleğe 1961 yılında başladım.
Şimdi gazetecilik yapanların çoğu daha doğmamıştı bile.
Her neyse, konuya girelim;
Suriyeli sığınmacıları, zorunlu olarak ve “kerhen” bağrına basan Gaziantep, tehlikeli ve yaşanması zor bir kent durumuna geldi.
Her ne kadar “marka şehir” sloganları atılsa da Gaziantep bir türlü “marka şehir” olamadı.
Ankara’da Gar meydanında iki canlı bomba kendini patlattı.
Hiçbir suçu olmayan, salt barış istemek için yapılacak mitinge katılmaya çalışan topluluktan 102 kişi öldü.
Olaydan sonra, ne hikmetse haber için gizlilik kararı alındı.
Çeşitli girişimlerden sonra bu haber yasağı kaldırıldı.
Bir de baktık ki işin ucu Gaziantep’e dayanmış.
Canlı bombalar Gaziantep’ten yola çıkıp Ankara’ya gitmişler ve patlamışlar.
Kendileriyle birlikte 102 kişiyi de götürmüşler, yüzlerce kişinin de yaralanmasına neden olmuşlar.
Bu patlama konusunun başlangıcı olan Gaziantep’te polis bir operasyon yaptı.
Kentin göbeğinde, Değirmiçem Mahallesinde, bir binanın alt katında silahlar, bombalar, bomba yapımında kullanılan malzemeler, canlı bomba yelekleri, canlı bombaları Ankara’ya götüren araç bulundu.
Basına konulan gizlilik kararı kalktıktan sonra televizyonlar, gazeteler bangır bangır haberler yapmaya başladılar.
Bu haberlerin odağı Gaziantep’ti ve hala her gün televizyonlar, gazeteler haberi Gaziantep’ten görüntülerle veriyor.
Gazetecilik deneyimime ve bu kutsal bildiğim meslekte geçen yıllarıma dayanarak ve de utanarak yazıyorum.
Gaziantep operasyonu Gaziantep’te yayınlanan gazetelerde, birkaç gazetede önemsiz bir habermiş gibi verilmesinin dışında yer almadı.
Bunları gazetecilik adına büyük bir üzüntü içinde yazıyorum.
Vali mi yazmayın dedi? Emniyet mi, istihbarat mı yazmayın dedi?
Oysa gazetenin asıl görevi haber vermektir, gazeteci de habercidir.
Halkın haber alma özgürlüğüne değinmek bile istemiyorum.
Belediye başkanları manşette, oda başkanları manşette.
Bunların haberlerini manşete çeken gazeteci arkadaşlarım, üzülerek belirteyim ki Ankara’da patlayan canlı bombaların Gaziantep ayağını görmezden geldiler.
Oysa hepsi görmüştü, duymuştu.
Baştan söyledim, bana kimse darılmasın, kırılmasın, gücenmesin ama Gaziantep’te gazeteci arkadaşlarım üç maymunu oynadılar.
Haber bas bas bağırıyordu, baktı ki kimse görmek istemiyor, bu kez haber, Gaziantep’te gazetecilik yapanlara sırıtmaya başladı.
Tam da bu arada, Şahinbey Belediye Başkanı’nın söylemi de işin üstüne tüy dikti.
Yarın Gaziantep’e gelecek olan cumhurbaşkanı için karşılama sloganında, “milletimizin ve ümmetimizin reisi” söylemi bile kaynayıp gitti.
Sen de mi “mankurt” sun? diye soran var mı?
Haberciliğimizin geldiği nokta budur…
|