Bu yazım, 1 Kasım seçim öncesi son yazım.
1 Kasımdan sonra rahatça yazıp yazamayacağımı seçim sonucu belirleyecek.
Çünkü bırakın dilimizi, kalemimizde tüy bitti, hep gerçekleri anlatmaya çalıştık.
Hiçbir konuda “kolektif mi kokteyl mi” çelişkisine düşmedik.
Şimdi böyle sıkıntılı çelişkilere düşenler var.
X
İpek – Koza Holdingin gazeteleri, televizyonları karartıldı.
Şiddetle kınıyorum ancak bu basın ve yayın organları birkaç yıl önce, Ergenekon ve Balyoz davaları için, “adalet çözer, hukuka güvenmek gerek” diyorlardı.
Bu davalardan yıllarca cezaevlerinde yatanlar, bugün İpek – Koza yayın gurubunun önünde, basına yasağı, televizyonda karartmayı kınıyorlar.
Valilere, “terör örgütlerini görmezden gelin” diye buyurgan tavırlar içinde olan anlayış, bugün, “valiler yanlış anladılar” diyebiliyorlar.
Günümüzde iktidarı, özellikle de saray sakinini destekleyen havuz medyasının, yarın başına böyle bir durum geldiğinde ne yapacağını merak ediyorum.
Hele de Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürk anıtlarına çelenk koymanın bile sorun olduğu günlerden geçerken…
İç İşleri Bakanlığı’nın teröristleri renk renk açıkladığı günde, İpek Koza Holdingin yayın organlarının önünde toplanan ve yasal olmadığına inandıkları kayyum atama, kapatma işlemini protesto ederken biber gazı ve basınçlı suyla püskürtülenlerin de bu yayın organlarının da hangi renkte terörist oldukları belli değildi.
Zamanında Ergenekon, Balyoz gibi davalara alkış tutan bu yayın gurubunun Melek Annesi’nin sözleri de bir pişmanlığı vurguluyor; “Ayni düşünceye sahip olmadığımız insanlar bizi destekliyorlar, kimin kim olduğunu anladık…”
X
Devletin, öfke, telaş ve hırsla yönetildiği günlerdeyiz.
Oysa devlet öfkeyle, telaşla, hırsla yönetilemez.
Bu tür duygularla yönetilen devletlerde, devlet adamlarından çok diktatörler vardır.
Bir devlet adamı, kıyıcı bir terör örgütü olan IŞİD için “nankörlük yapıyorlar” diyebiliyorsa, iş işten geçmek üzeredir.
Ve bu söylem, “IŞİD bizim kontrolümüzdeydi, her türlü desteği veriyorduk ama artık kontrol edemiyoruz” itirafıdır.
Yarından sonraki gün sandığa gideceğiz.
Elimizi yüreğimize ve vicdanımıza koyarak oy kullanmak, yurttaşlık görevidir.
Aksi takdirde ilkin kaldıysa vicdanımızı ardından da yüreğimizi yitirebiliriz.
Çünkü her şey herkesin gözü önünde gelişiyor.
Dilerim 2 Kasımda aydınlık bir güne uyanırız…
|