Otomobil üretebilen ülkeler, teknolojiyi yakalamış demektir.
Ürettiği otomobiller için pazar bulan ülkeler, uluslararası ticareti öğrenmiştir.
Üretici ülkelerden satın aldığı otomobiller için tutarlı bir trafik politikası olmayan ülkeler, istediği kadar zengin olsun, istediği kadar çağdaşım, uygarım desin, laf – ı güzaftır.
Bindiği arabanın modeli ile markası ile övünen ancak trafik kurallarını hiçe sayan sürücülerini cezalarla korkutmak da çözüm değildir.
Bizim ülkemizin “seyrüsefer” politikası salt trafik cezasına dayalıdır.
Bu konuda eğitim hak getire.
Trafik kurallarına uymayanlar için verilen cezaların, her dönem arttırılmasına karşın, ölümlü, yaralamalı, hasarlı trafik kazalarının azaldığına rastlayamadık.
Bu gerçek, arttırılan cezaların, trafik karmaşasına çözüm getirmediğinin kanıtıdır.
X
Gaziantep’in kent içi trafiği için rahat diyebilir miyiz?
Bu soruya “evet” diyecek kimsenin bulunduğunu sanmıyorum.
Gaziantep kent trafiği bir arapsaçıdır.
Bu konunun parkomat deynekçiliği ile çözülemeyeceği hala anlaşılamamıştır.
Hele son uygulamalarla bazı kavşaklardan dönüşlere yasak getirilmesi, kent içi trafiği daha da sorunlu hale getirmiştir.
Zaten dar olan yolları banketlerle ayırıp daha da daraltmak, hangi kafanın ürünüdür diye düşünmeden edemezsiniz.
Hatta bu tür uygulamaları yapanların, araç kullanıp kullanmadığı bile tartışma konusu olmalıdır.
Direksiyona oturan her sürücünün kendini haklı saydığı, her yaptığının doğru olduğunu sandığı saygıdan uzak bir iklimden geçiyoruz.
Her sürücü tüm trafik kurallarına uysa, trafik ışıklarını görmezden gelmese, trafiği düzenleyen polis memurlarına bile gerek kalmaz.
Az hasarlı küçük bir trafik kazasında, iki aracın da sürücüsünün araçlarından inip hemen kavgaya tutuşmasını nasıl anlarsanız anlayın.
Bayram tatillerinde yaşanan trafik kazalarında o kadar can kaybetmemiz, trafik cezalarının yüksek olmasından mıdır?
Belki de “bizim bir aile planlaması politikamız yok, bu işi trafiğe havale ettik” diye düşünülüyordur.
|