Yüce meclis açıldı.
Bizi yönetecek olan zevatın yemin törenini ben de oturup televizyondan izledim.
Bu arada ilginç bir duygumu keşfettim.
Kürsüye yemin etmek için çıkan milletvekilinin hangi partiden olduğunu şıp diye anlıyordum.
Hem de ekranın altında adı ve partisi yazılmadan.
Nasıl anlıyordum bunu?
Alkıştan efendim alkış yoğunluğundan…
Alkış yoğun ve sürekliyse, kürsüye gelen milletvekili AKP’li oluyordu.
Alkış daha azsa, kürsüde CHP’li milletvekili vardı.
Cılız alkışlarla da kürsüde MHP milletvekili olduğu hemen anlaşılıyordu.
Alkış sesi duyulmuyorsa, MHP’den daha çok milletvekili, çıkaran HDP sıralarındandı.
Yani alkışlarla demokrasiyi yakalamıştık.
Yüce meclisteki yemin töreni hep ilgimi çekmiştir ve hep izlemişimdir.
Ne kadar yemin ettik?
Ne zamana kadar yemin ettik?
Nereye kadar yemin ettik?
Bunları kimlere soralım?
Başta Deniz Baykal ve Cemil Çiçek olmak üzere, yüce mecliste en çok yemin edenlere soralım.
Sorabiliyor muyuz?
Ne mümkün, sormak ne haddimize…
Eeee, ne yapacağız?
Hiçbir şey yapamayacağız.
Atı alan üsküdarı çoktan geçti de biz neyin hesabını yapıyoruz hala anlamış değilim.
Muhterem Deniz Baykal, “benden bu kadar kardeşim, politikayı bırakıyorum” diyebiliyor mu?
Muhterem Cemil Çiçek, “ yok arkadaş, adalet bakanlığı yaptım, meclis başkanlığı yaptım, benden bu kadar” diyebiliyor mu?
Gerisi mi?
Gerisi fasafiso…
|