Ben çocukluk yıllarımda pek top oynayamadım.
Çünkü topumuz yoktu.
Günümüzde olduğu gibi çeşit çeşit topları hayalimizde bile göremezdik.
Kilis’te, askeri kışlanın karşısında bir top sahası vardı.
Şimdiki çim sahalara benzemezdi.
Futbol oynayanlar düştüklerinde, jilet gibi kesen kum taneciklerinin üstünde top oynarlardı.
Çocukluk ve gençlik yıllarımızda Şapkacı Ahmet diye futbol hastası bir esnaf vardı.
Ne zaman sahaya maç izlemeye gitsek, Şapkacı Ahmet’i orada görürdük.
Bir oğlu vardı, adı Cingöz’dü, yanlış hatırlamıyorsam Ankaragücü futbol takımında profesyonel futbolcuydu.
Arada bir Kilis’e geldiğinde, bizim kum sahada futbol oynar, babası Şapkacı Ahmet ile birlikte izlerdik.
Şapkacı Ahmet, profesyonel futbol oynayan oğlunu büyük bir keyifle izlerdi.
O dönem Kilis’te futbol oynayan arkadaşlarımız da sınırlıydı.
Çünkü bize futbol oynamanın günah olduğunu öğretmişlerdi.
Muaviye’nin oğlu Yezid, Hz Muhammet’in torunu Hz. Hüseyin’in kafasını kestikten sonra, kestiği kafayla top oynadığı anlatılırdı.
İşte öyle bir dönemde Kilis’te bir Karataş Futbol Kulübü vardı.
Kalecisi, adam geçer top geçmez Kız İhsandı.
Oyuncular arasında Terlik, İsmail, Kovboy Hayri, İhsan, Zaza, Sidal, Mahmut, Erol, Sabit, Şükrü, Deli Tüfekçi, Terzi Hamit, Hicaz ve şimdi adlarını anımsayamadığım birçok arkadaşımız vardı.
Bu saydığım isimlerden birçoğu şimdi hayatta değil.
Geçtiğimiz gün de gençlik yıllarında spora gönül vermiş bu arkadaşlardan İsmail Ünver’i zamansız yitirdik.
Eğitimciydi, emekli olmuştu.
İki oğlundan büyüğü hukuk, küçüğü gazetecilik okumuştu.
Küçük oğlu sevgili Eray ile ayni gazetede yazıyoruz.
Bolu’da bir kaplıcada sağlık sorunlarıma çare ararken, İsmail’in yaşamını yitirdiğini bir ileti ile öğrendim.
Son görev olan cenazesine katılamadığım için üzüldüm.
Sevgili Eray’a, yakınlarına, bizim kuşaktan tüm arkadaşlara baş sağlığı diliyorum.
Birer bire eksiliyoruz işte.
Işıklar içinde yatsın…
|