Kendi ülkesinde huzuru sokağa çıkma yasaklarıyla sağlamaya çalışan bir iktidar düşünün.
Ve bu ülkeyi yönetenlerin, bir dünya ağası tarafında demokrasi getirildiği iddia edilen ülkenin askerine eğitim vermesini…
Kendi ülkesinde teröristlerce kaçırılan askerini, polisini hatta kaymakamını, aylarca kurtaramayan ama Ortadoğu’ya lider olma sevdasında bir ülke düşünün.
Kendi ülkesinde işlenen bir cinayetin, olay yerini inceleyemeyen bir ülke düşünün…
Kendi sınırları içinde bazı kentlerde güvenliği sağlayamayan bir ülkenin, Suriye’ye, Mısır’a çekidüzen vermeye kalkmasını düşünün.
Yaklaşık beş yıl önce Şam’da Cuma namazı kılmaya niyet eden ancak Şam’ın, Halep’in, Azez’in kendi ülkesine girerek, Cuma namazlarını kıldığı bir ülkenin yöneticilerini düşünün…
Komşusu olan ülkelerin hiç biriyle dostane ilişkileri olmayan ama yöneticilerinin her gün pembe hayaller dağıtarak, ülkesini güllük gülistanlık göstermeye çalıştığı bir ülke düşünün…
Ve böyle bir ülkenin yöneticilerinin sık sık kandırıldıklarını söylediği, sık sık fikir değiştirdiği, dün söylediğini bugün yalanladığı bir zaman dilimi düşünün…
Dahası, iş ve ücret dengesizliğinin yaşandığı, yurttaşının yarınından emin olmadığı, bütçesinin her şeye zamla belirlendiği, hapishanelerinin tıklım tıkış olduğu, trafik terörü gibi bir canavarın yollarında fink attığı, eğitim politikasının, tarım politikasının, sağlık politikasının, dış politikasının, ilgili bakanları değiştikçe, uygulamanın da değiştiği ve bunca değişikliğe karşın tutarlı bir yöntem bulunamadığı bir ülke düşünün…
Dahası var ama ben yoruldum.
Siz yorulmadınız mı?
Kimsenin kafasını karıştırmak istemem ancak yukarda anlatmaya çalıştığım ülkenin ahalisi, gidişattan memnunsa, benim de sizin de yapacak bir şeyimiz yoktur.
Oturup kara kara yarınları düşünmek yerine, eğlencelerle, televizyon dizileriyle, sosyal medya geyikleriyle günübirliğine yaşamak ve günü gün etmek gerek diye düşünüyorum.
Siz benim bu yazımı yine de pek ciddiye almayın.
Laf olsun, torba dolsun diye yazdım.
Çünkü böyle bir ülkenin dünyadaki yerini, itibarını, bağımsızlığını, üretkenliğini, sonuç olarak kendine yettiğini anlatmaya çalışsam çok aferin alacağımı ve başımın okşanacağını biliyorum.
Hoşgörüsüz bir iklimden geçiyoruz ama siz yine de hoşgörün efendim.
Benimki densizlik işte…
|