13 bin kilometre uzaktan gelen demokrasi, Irak’ta bir türlü yerleşemedi.
Daha Arap Baharı başlamamıştı ama Irak’ta Türkmen baharı mı, Şii baharı mı, Sünni baharı mı, Kürt baharı mı Arap baharı mı, ne olduğu belli olmayan sert rüzgarlar esiyordu.
Bahar mı sonbahar mı karakış mı olduğu belli olmayan bir deprem, ilkin Kuzey Afrika ülkelerini vurdu.
Cezayir, Tunus duruldu, Libya’da Kaddafi’nin linç edilmesine kadar sürdü.
Hala da sürüyor.
Derken bahar Mısır’a atlayıverdi.
Mursi’yi seçimle iktidara taşıyan güç, Mübarek’i hapse attırdı.
Sonradan bu işten pek memnun olmayan o güç, Sisi’ye bir darbe yaptırdı, onun da Mursi’yi, hapse atmasını sağladı.
Suriye’de Arap Baharı başladığında, hemen efelendik;
“Suriye bizim iç meselemizdir” diye olaya müdahil olacağımızı dünyaya duyurduk.
Hatta Cuma namazını Şam’da kılarız diye dayılandık.
Olmadı, yapamadık ama baharın içinden elimizi de çekmedik.
Bu Arap Baharı denen lanet yayıldıkça yayılıyordu.
Suudi Arabistan 47 kişiyi asınca, bu kez İran tepki verdi.
İran’ın bu tepkisine ilkin Suudi Arabistan, ardından küçük Körfez ülkeleri İran’a karşı cephe aldılar.
Günümüze gelirsek; Arap Baharı hızını kesmeden hala sürüyor.
Ortadoğu’da it izi at izine karışmış durumda…
Peki, biz bu işin neresindeyiz diye soracak olursanız; tam da göbeğindeyiz efendim.
Suriye’de yaşanan Arap Baharından kaçıp ülkemize sığınan Suriyelileri, her ne kadar bağrımıza bastıksa da özellikle güney illerimizde, ilçelerimizde sıkıntı her geçen gün katmerlenerek sürüyor.
Suriye’nin varsıl takımı büyük kentlerimizde mülk sahibi olup yerleşirken, gariban takımının küffar ülkelerine kaçmaya çalışmaları ve bu yolda can vermeleri de işin cabası.
Ortadoğu’da bu it izinin at izine karıştığı dönemde biz ne yapacağımıza hala karar verememiş durumdayız ama durum böyleyken bile mangalda kül bırakmamayı sürdürüyoruz.
Eksiğim varsa onu da siz tamamlayın…
|