2016 yılının pek kolay geçmeyeceğini artık herkes biliyor.
Parlamentodakiler biliyor, hükümet üyeleri biliyor Merkez Bankası Başkanı biliyor, sanayici, ticaret erbabı, küçük esnaf, memur, işçi, emekli biliyor.
Sözün özü; ekonomi iyi gitmiyor…
Bundan dolayıdır ki iğneden ipliğe, çeşitli adlarla zamlar yapılıyor.
Televizyonlarda yayınlanan reklamlara bakarsanız, ülkede yok yok.
Günlük güneşlik bir cennet ülkede bal – börek yaşayıp gidiyoruz.
Peki, bu zamlar neyin nesi diye soracak olursanız;
Herkesin bildiği küçük bir örnekle anlatayım, özel bir otomobiliniz olduğunu düşünün. Motorlu taşıt vergisinden, zorunlu trafik sigortasına, yakıttan yollara, köprülere, parkomatlara, oto parklara trafik cezalarına zam üstüne zam geliyor.
Buna karşın ülkede bir otomobil çılgınlığı yaşanıyor.
Bakın daha elektriğe, ekmeğe, çarşı – pazara, vergilere, harçlara gelen zamlardan söz etmedim.
Hava ve çevre kirliliğini önleme adına, katı kalorifer yakıtına son vermek için doğalgaza özendirilen konut sahipleri, neredeyse sobaya dönecekler ama kimse bu gerçeği görmek istemiyor.
Bu arada doğalgaz vanasının bizim elimizde olmadığını da hesaba katmak gerek…
Sonuç olarak, ölen ölür kalan sağlar bizimdir politikası yürürlükte ancak nereye kadar?
Benim “marka şehir” diye övünülen Gazi kentimin durumuna gelince;
Yaşanabilir kentler sıralamasında 60. sıraya oturmuş.
Yine de halimize şükretmemiz gerek.
Çünkü arkamızda daha 21 kent var.
Eğitimdeki durumumuz da belli.
Aziz okuyucu, Yaradan bize akıl vermiş, düşünme yetisi bağışlamış, iz’an vermiş ama biz bu değerlerimizi kullanmasını beceremedikten sonra daha çok zamlar yeriz ve kuzu kuzu da kabulleniriz.
Çünkü gelişen teslimiyet duygumuz, yurttaşlık görevimizi unutturma noktasına doğru hızla ilerliyor…
|