Her geçen gün gelişen tıp dünyası, daha hapşırmanın nedenini çözemedi ama reklam dünyası, “hay sen çok yaşa” ile şıp diye çözüverdi.
Sağlık sigortası artık cebinizde.
Herhangi bir gelirinizin olmadığını da kanıtlarsanız, priminizi devlet ödeyecek.
Reklamı izleyen, ülkede sağlık sorunu yokmuş düşüncesine kapılabilir.
Ancak durum, o kadar kolaya kaçılmadan irdelendiğinde, sağlık sorununun katmerleşerek büyüdüğünü görür.
Hastanelere, dolayısıyla eczanelere işi düşmeyen memur, işçi, emekli yoktur.
Onlar, bu konuları yaşadıkları için ne dediğimi çok iyi anlıyorlardır.
Öyle canının istediği özel hastaneye git, muayeneni ol, gerekiyorsa ameliyat yapsınlar, yatırarak tedavi etsinler, kuruş ödemeden taburcu ol, sonra da istediğin eczaneye giderek kuruş ödemeden ilacını al !...
Öyle yağma yok.
Büyüklerimiz her ne kadar “sağlıkta reform yaptık, her şeyi düzelttik, benim vatandaşım artık hastanelerde çile çekmeyecek” diyorlarsa da hastaneye işi düşenler, bu işin böyle olmadığını çok iyi biliyorlar.
Eczaneler, devletin tahsilatçısı durumuna getirildi.
Kimsenin kimseyi kandırmadığı bir coğrafya dünyada yoktur ama bizim coğrafyada yaşayanlar, nedense hep salakmış gibi görünür.
Ve onun içindir ki her söylenene teslimiyet içinde inanırlar.
Ne zamana kadar?
Uygulamadaki zora koşmayı bizzat yaşayıp görünceye kadar.
Ondan sonra ne mi oluyor efendim?
İş işten geçmiş oluyor.
Yine de hay siz çok yaşayın…
X
Tüm müdahalelere rağmen terör bitmiyor.
Tüm müdahalelere rağmen, terör olaylarında yaralanıp hastanelere götürülenler kurtarılamıyor, şehit oluyor.
Tüm müdahalelere rağmen trafik terörü önlenemiyor.
Tüm müdahalelere rağmen, güney sınırımızdan girip çıkanlarla baş edilemiyor.
Tüm müdahalelere rağmen düzelen bir yanımız yok.
Tüm müdahalelere rağmen…
Ve tüm müdahalelere rağmen…
En iyisi kimse müdahale etmeden bu yazımı bitireyim…
|