Baştan söylemeliyim; doğruları savunmak ve söylemek suçsa, ben bu suçu işlemeyi sürdüreceğim.
1960 lı yılların başından başlayarak, Almanya bizde işçi almaya başladı.
Doktorlarıyla, hemşireleriyle, laboratuarlarıyla, röntgen cihazlarıyla geldiler.
Sıkı sağlık kontrolleri yaparak sağlam, güçlü küvetli Anadolu gençlerini işçi olarak alıp ülkelerine götürdüler.
Oysa 2. Dünya Savaşından sonra Almanya, deprem yaşamış bir ülke gibiydi.
Biz ise 1923 yılında sonra bağımsız, özgür, laik ve demokratik bir hukuk devletiydik.
Almanya gibi 2. Dünya Savaşından bitmiş bir halde çıkan bir ülke, savaştan 15 yıl sonra yurt dışından işçi almaya başlamıştı.
Bugün Almanya’da üçüncü dördüncü kuşak Türkler yaşıyor.
“Ülkenize dönün” diye bir çağrı yapsak, dedelerinin, babalarının işçi olarak çıktığı ülkeyi tanımıyorlar bile.
Almanya Şansölyesi Merkel, 4 ay içinde üçüncü kez Türkiye’ye geldi.
Karakaşımıza kara gözümüze heves ettiğinden değil, Suriyeli sığınmacılar problemine, güya çözüm bulmak içindi bu Türkiye ziyareti.
Belki de “para verelim, bize göndermeyin siz besleyin” demek içindir.
İşte tam da Alman Şansölyesinin ülkemize gelip, “mültecilere destek vermeliyiz” dediği saatlerde, çoğu çocuk 27 mülteci Ege’de boğularak yaşamını yitirdi.
Hele güney sınırımızda yaşananlar, utanmaz dünyanın utancı durumundaydı.
Bu konuda bizim “dindar” değil “dinci” kesimimize gelince; bir “Elham,” üç “Kühüvallahi” öğrenmiş sonradan görmeler, umre sırasına girmişlerdi.
Gerçekten inanmış “takva” dindarları böyle sahtekar dincilerin dışında tutuyorum.
“Cemeziyel evvelini” bildiğim öyle tanıdıklarım var ki kelime –i şahadet getirmeyi bilmezken, camilerden çıkmaz oldular.
Sorsanız, din konusunda uzmanlar.
Bir de yarım yamalak kulaktan dolma bilgileriyle size din dersi vermeye kalkarlar.
Susarsınız.
Siz sustukça onlar konuşurlar…
Tüyleriniz ürperdiği halde içinizden gülmek gelir ama gülemezsiniz.
Çünkü adam Cuma namazından çıkıp size uğramış, bir de size cumayı hangi camide kıldığınızı sorma cıvıklığı göstermektedir.
Bu konu geniş ve tartışmaya açık.
Başa dönersek, doğruları söylemek suçsa, ben galiba bu suçu işlemeyi sürdüreceğim…
|