Yüksekova ve Nusaybin’de neredeyse davul – zurna operasyona hazırlanırken, terör Ankara’nın göbeğinde bir kez daha patladı.
Başkentin göbeğinde patlayan üçüncü terördü bu.
Resmi açıklamalara göre 37 masum yurttaş öldü, 19 u ağır 125 kişi yaralandı.
Karar verme konumunda bulunanların ilk refleksi yayın yasağı getirmek ve sosyal medyaya erişimi engellemek oldu.
11 Martta, Amerikan Büyükelçiliği, Ankara’da yaşayan yurttaşlarını terör konusunda uyarmış.
Buna, “rutin uyarı” diye bir de kılıf bulundu.
Ve bazı yetkili ağızlardan açıklamalar yapılmaya başlandı.
“Dünyanın hiçbir ülkesinde, terör yüzde yüz engellenemiyor” dendi.
Sanki varmış gibi “toplumsal barış ve huzur hedef alınmıştır” dendi
Yani başkentte yaşanan önceki iki terör olayında olduğu gibi, 37 kişinin öldüğü son terör olayının da siyasi sorumluluğunu üstlenen kimse olmadı.
Öte yandan yayın yasağına rağmen, “elimizde deliller var, kimin yaptığını sıkı bir araştırma sonucu öğrendik ama daha sonra açıklayacağız” diyenler bile çıktı.
Bu tür olayların ardında kurulan kriz masasından bir türlü kalkamadılar.
Bazı yandaş dangalaklar, “terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor” diyecek kadar cıvıdılar.
Bu ne demek?
Kimse sesini çıkarmasın, herkes kaderine razı olsun demek.
Kimseler sokaklara caddelere dökülüp protestolara kalkışmasın demek…
X
Ölenlere rahmet dileyen çok…
Yaralananlara acil şifalar dileyen çok…
Terörü lanetleyen çok…
Olayı kınayan çok…
“Bu işi beceremedik, yüzümüze gözümüze bulaştırdık” deyip istifa eden kimse yok…
Ahalideki suskunluğa gelince;
Bu suskunluk pek de hayra alamet değil gibi geliyor bana.
Gün, korkmadan, yılmadan birlik olmak ve kenetlenmek günü.
|