Eskilerde böyleydi.
Bir baba, meslek öğrensin diye çocuğunu bir ustanın yanına çırak olarak verirken, “eti senin, kemiği benim” derdi.
Bu söylem, babanın evladından vazgeçmesi anlamına gelmezdi.
“Ne yap et, mesleği öğret” demekti.
Okulda öğretmeninin kulağını çektiğini söyleyen çocuğunu azarlayarak, “mutlaka bir yaramazlık yapmışsındır, öğretmeninin eline sağlık” diye yanıt verirdi.
Benim yaş gurubumdaki kuşak, bu anlattığım gerçeğin tanıklarıdır.
Şimdilerde o öğretmenler de o öğrenciler de o öğrenci velileri de kalmadı.
Eğitimin yozlaşması, yozlaştırılmasıyla, böyle hoşgörüler geçmişte kaldı.
Bir öğretmen, yaramazlık yapan bir öğrencisinin kulağını çektiğinde, o öğrencinin sülalesi okul basıp, öğretmeni hırpalıyor.
X
Bu konuya neden girdim?
Amerikan Büyükelçiliği, Ankara’da yaşayan yurttaşlarını uyardı.
“Ankara’da patlama olacak, kalabalık yerlerde bulunmayın…”
Ve Ankara’nın en kalabalık semti Kızılay’da patlama oldu, onlarca ölü, yüzlerce yaralı…
Benim güvenlik yetkililerimden biri çıkıp kendi yurttaşını uyarmadı.
Amerikalı biliyor, bizimki bilmiyor.
Ardından Almanlar İstanbul’da konsolosluklarını kapattılar, okullarını tatil ettiler.
Onlar da yurttaşlarını “patlama olacak” diye uyardılar.
Bizim İstanbul yetkilisi, Alman’ın bu uyarısını “teyide muhtaç duyumlar” olarak değerlendirdi.
Yandaş medya korkulacak bir şeyin olmadığını şırınga etmeye başladı
Ardından İstanbul’un göbeğinde patlama oldu, ölüler ve yaralılar var.
Alman biliyor, bizimki bilmiyor.
Şimdi baştaki konuya dönelim;
Bizi yönetenlerin sığındığı politika ya “eti senin kemiği benim” politikası ya da “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” politikası diye düşünüyorum.
Hani bazı dangalaklar “artık terörle yaşamaya alışmalıyız” demişlerdi ya!
O dangalaklar galiba haklı çıkıyor.
Bizdeki istihbarat birimlerine gelince;
Bizim öyle kurumlarımız var mı sorusuyla kafam allak bullak…
Buna karşın “terörle mücadelemiz kararlı bir şekilde devam edecektir” demeçlerinden de bıktığımızı söylemeliyim.
|