Bir fıkracıkla başlayalım.
Politikacı çıkmış konuşuyor, alkış kıyamet.
Bir kişi de yuh çekiyor.
Konuşmanın bir yerinde herkes yuh çekiyor, o adam alkışlamaya başlıyor.
Konuşmacının ilgisini çekmiş, bitirdikten sonra adamın yanına gelmiş, “yahu kardeş herkes alkışlarken sen neden bana yuh diye bağırıyordun” demiş.
Adam, “ben sana yuh demiyordum ki alkışlayanlara yuh çekiyordum” diye yanıt vermiş.
Konuşmacı yine sormuş; “peki, herkes yuh çekerken sen neden alkışlıyordun?
Adam gayet rahat, “ben seni değil yuh çekenleri alkışlıyordum” demiş.
Neresinden bakarsanız, sessizliğin çığlığı diyebilirsiniz…
X
Bir önceki yazıma Ortadoğu kaynıyor diye başlamıştım.
Daha yakından bakarsak, Türkiye kaynıyor.
Üniversitelerde kargaşa sürüyor.
Çalındığı söylenen kimlik bilgileri ile ilgili, yetkili ağızlardan çarpık açıklamalar geliyor.
Güneydoğu’da yaşananlar göz ardı ediliyor.
Gaziantep’in, adrese teslim sipariş logosu karmakarış bir durumda.
En tehlikelisi de çalınan kimlik bilgileri konusu.
Başbakan, bu konuda Ulaştırma Bakanının kabineyi bilgilendirdiğini söylüyor ama kimlik bilgileri çalınan 50 milyon yurttaşı bilgilendirmek kimsenin aklına gelmiyor.
Üstelik ilgili bakan, “çalmalarına ne gerek var, isteseler verirdik” diyor.
Bu arada her gün şehitler veriyoruz.
Şehidimizin olmadığı gün yok.
Yahu biz nasıl duyarsız bir toplum olduk?
Hiçbir şeye tepki gösteremiyoruz.
Tam bir teslimiyet içindeyiz.
Bir de kime, kimlere, neden teslim olduğumuzu anlayabilsek…
Basın ayrıştırılmış, sizden – bizden olmuş, hikaye.
Neden?
Çünkü “yasama bizden, yürütme bizden, yargı bizden” söylemi açık açık dillendirilebiliyor ve “oğlan bizim kız bizim” diye de destekleniyor.
Yine kimseden ses soluk yok.
Yazımızın başına dönersek;
Şimdi ben neyi alkışlayayım neye yuh çekeyim?
|