Her gün yazı yazmanın bir alışkanlık olmadığını, aksine bir zorunluluk ve paylaşım olduğunu daha iyi anladım.
Yaklaşık 10 günden bu yana yazmıyordum, kendimi toparlamak ve gerginlikten kurtulmak için coğrafya ve iklim değiştirdim.
Ancak bir de baktım ki istediğin yere git, görüyorsan, düşünme yeteneğini yitirmemişsen, gerginliklerini de içinde taşıyor ve gittiğin yere kadar sürükleyip götürüyorsun.
He neyse, konumuza dönelim;
Toplum vicdanını yitirmiş, ahlakını da yitirmek üzere.
İnsanla ilgili, vatanla ilgili duyarlılığını yitiren toplumlarda zaten vicdan da kalmaz ahlak da…
Bu yitirilen ve yitirilmeye yüz tutan değerlere karşın, toplumun gelişen bir takım özellikleri de var.
Tahammül gücü gelişti.
Sabır taşı büyüdü.
Allah’a havale arttı.
Oysa Allah, insanlara akıl, iz’an, öngörü, mantık vermişti ama bu özellikler de hep unutuldu ya da unutturuldu.
X
Kargaşa yaşanan sınır komşumuz Suriye’den Kilis’e her gün füzeler, roketler atılırken, insanlar yaralanırken, ölürken, Ankara kongre telaşına düştü.
Kilisli bir gencin, İstanbul’da, iki büyük futbol takımının maçında, “Kilis sahipsiz değildir” yazılı tişörtüyle sahaya inmesi bile vicdanını yitirmiş toplumun gözündeki perdeyi açmaya yetmedi.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez, vatan toprağı, sınır dışından atılan füzelerle, roketlerle vurulurken, Ankara, iktidarın genel başkanı kim olacak, başbakan kim olacak sorularına kilitlendi.
Vatan toprağı vuruluyor, televizyonlarda her gün acı şehit haberlerinden geçilmiyor, cumhurbaşkanı kızına evlenme töreni düzenlemelerini kontrol ediyor ve düne kadar eşiğinde takla atılan AB’ye “sen de kim oluyorsun?” diye kafa tutuyor.
Yani duyarsızlık diz boyunu aşmış durumda…
Şehit haberleri daha okunurken, yayın yasağının geldiği gerekçesiyle ayrıntılar pas geçiliyor.
Olay yerine ambulanslar yetişmeden, haber merkezlerine yayın yasağı yetiştiriliyor.
X
Başbakan Davutoğlu trajik bir manzaraydı.
Manzara birilerinin hoşuna gitmedi, hadi sandığa komutu verildi.
Oysa sandıktan çıkacak olanı belirleyecek olan, oy kullananlar değil, “haydi sandığa” komutu veren anlayıştı.
Bunlar yaşandığı sırada Gaziantep’te bir üniversitede, muhtarlara kep giydiriliyor ve bir komutla muhtarlar keplerini havaya fırlatıyorlardı.
Hani muhterem cumhurbaşkanı sık sık muhtarları topluyor ya!
Bakan – başkan Fatma hanfendi de Gaziantep’ten Ankara’ya “kep” li mesaj gönderiyordu.
X
Kilis’in durumuna gelince; sosyal medyada birkaç aklı evvel, “% 65 oy verdiniz, ne haliniz varsa görün” mesajlarıyla dangalaklıklarını ortaya koyuyorlar.
Kilis’te yaşananlar, parti olayı, yüzde bilmem kaç olayı değildir.
Kilis’in füzelerle, roketlerle vurulması, güvenlik olayıdır, vatan toprağının gözden çıkarılması olayıdır ve duyarsızlığın daniskasıdır.
Bugün Kilis’e, Karkamış’a, yarın Gaziantep’e, Nizip’e, Hatay’a, Şanlıurfa’ya…
Hala anlaşılamadı mı?...
|