1940 lı yılların başında doğmuşum.
60 lı 70 li yıllarda doğanlar, yazımın başlığındaki “üzüm – kudama” nın ne demek olduğunu pek bilemezler.
Hadi anlatayım da merakınızı gidereyim;
Daha ilkokula gitmeden hocaya giderdik.
İyi ki de gitmişiz, çünkü saf İslam ile o yıllarda tanıştık.
Güya ayrıcalıklı bir “hoca şeyirdi” idim.
Çünkü hocamız kapı komşumuzdu.
Rahmetli Zaike Hocam, bana hiç de ayrıcalık tanımadı.
Derken “şeyirt” olduk,(şimdiki Müslümanlar buna “şakirt” diyorlar) “kalfa” olduk ve hatim ettik.
Hatim töreninde, rahmetli anam herkese “üzüm – kudama” dağıttı.
Bu üzüm kudama neydi bilir misiniz?
Bağı olanların kurutarak kış için hazırladığı kuru üzüm ve bizim “kudama” dediğimiz kavrulmuş tuzsuz leblebi karışımıydı.
Böyle küçük bir gösteri ve mütevazı bir dağıtımla herkes mutlu olurdu.
Derken hocam bendeki cevheri sezmiş olacak, “sen hafız olacaksın” dedi.
“Hafız ne demek hocam” dedim, “kur’anı kerimi ezbere okuyabilendir” dedi.
Bir süre sonra, ne demek olduğunu anlamasam da bilmesem de kur’anı ezberlemiştim.
Yani hafız olmuştum.
X
Şimdilerde bizde az bulunan Anzer Balı bile dağıtsalar mutlu olamıyoruz.
Mutluluğu bilgisayarlarda, cep telefonlarında ve çıkara dayalı sahte arkadaşlıklarda arıyoruz ancak onlarda da bulamıyoruz.
O “üzüm – kudama” dağıtıldığı dönemlerde ne kadar da mutluyduk.
Ulaşım yoktu, iletişim yoktu ama insanlar mutluydu.
Televizyon yoktu ama herkesin birbirinin derdinden, sevincinden haberi vardı.
Şimdilerde her gün bayrağa sarılı şehitler geliyor, 30 yıldan beri her cenazede “şehitler ölmez vatan bölünmez” diye çığlıklar atılıyor ama gencecik insanlarımız ölüyor, vatan da bölünmenin sınırına dayanıyor.
Nerelerden nerelere gelmişiz?
Oturup bunu düşünecek zamanımız yok.
Herkes yoğun bir meşguliyet içinde ama neyle meşgul olduğunu bilen çok az.
O mütevazı ama bana göre görkemli “üzüm – kudama” günlerini özlüyorum.
Bilemem, belki de mutlu geçen çocukluğumu özlüyorumdur.
Doğrusu da bu galiba, evet çocukluğumu, çocukluğumun mutlu günlerini düşünmek bile mutlu ediyor beni.
Siz ne düşünüyorsunuz, bilemiyorum…
|