Yerel basın, bölgesel basın, yaygın basın gibi dallara ayrılan ve genel olarak adına “basın” denilen güce, özellikle günümüzde çok yükümlülükler düşüyor.
“Güç” diyorum çünkü “yasama” “yürütme” “yargı” dan sonra, 4. güç olarak “basın” gösterilir hep…
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana basında hep kavga olmuştur.
Bu kavgaların kitaplaştırıldığını bile biliyorum.
Yıllar önce okumuştum.
Günümüzde de basında kavgalar var.
Ancak bu kavga “basın” için değil, “ben” için, “çıkar” için, “yalakalık” için, “yandaşlık – karşıtlık” için yapılıyor.
“Haber” için, “habercilik” için değil…
Oysa basının ilk ve en önemli işlevi haberciliktir.
Şimdilerde basın, birinin “ak” dediğini “kara” olarak, birinin “yalan” ını doğruymuş gibi göstererek ya da tam tersini yaparak, kendi içinde bile güvenirliği, inanırlığı kalmayan bir meslek haline dönüşme yarışında.
Yıllar öncesinde, biri bir konuyu anlattığında, inanmak istemeyenlere “gazete yazıyor” diye basını referans gösterirdi.
Günümüzde böyle mi?...
Varsa yoksa cıvık magazin haberleri, dedikodu haberleri, çeşitli senaryolar üreten köşe yazıları, “madem öyle, işte böyle” tavırları, vatan kurtaran aslan pozları, daha neler neler…
Sivas olaylarının 16. yılında, yakılarak öldürülenleri anma haberlerini teğet geçerek, Başbağlar katliamını gündeme taşımak, nasıl bir gazetecilik anlayışıdır?
Oysa Sivas olaylar da Başbağlar katliamı da bu cennet ülkede yaşanmış, aklı başında herkesin bir daha yaşanmasını istemediği vahşi olaylardır.
İki olayı da tam bir gazeteci duyarlılığı ile işlemek, daha objektif bir yaklaşım olmaz mı?
Gücünün farkında olan bir meslek dalının daha güvenilir, daha inanılır olması, bu mesleği yapanlara da saygınlık kazandırmaz mı?
Ciddi bir haberi bile magazinleştirmekte üstümüze yoktur.
Bir örnekle yazıma noktayı koyayım;
Yengesinin ölümü nedeniyle dayısına başsağlığı için İzmir’e giden Cumhurbaşkanı, dayısının oturduğu mahalledekiler tarafından alkışlara karşılanıyor.
Bu arada genç bir hanım çıkıyor, iki üniversite okuduğunu söyleyerek, işsiz olduğunu dile getiriyor.
Alkışlayanlar, “şimdi bunun sırası mı? Adam başsağlığı için gelmiş” diye genç kıza tepki gösteriyorlar.
Onlara, “şimdi bu alkışın sırası mı? Adam başsağlığı için gelmiş” diyen kimse yok.
Bu haberden iki gün sonra gazeteler, “Sinem’in şansı açıldı” diye haber yapıyorlar.
“Bu adamlar sizi neden alkışlıyorlar, anlayamıyorum” diyen iki üniversite bitirmiş genç hanıma iş ve evlenme teklifleri yağıyormuş…
Ciddi bir haber, yine magazinleştirilerek servis yapılıyor.
Ne yapalım?
Gücümüzün farkına varamadığımız sürece, bu işler böyle sürüp gider.
Birilerine çuvaldız batırmadan kendimize iğne batırsak diyorum…
|