Vahşi bir saçmalık yaşandı.
Geçtiğimiz perşembe gününü cumaya bağlayan gece, asker kılıklı karanlık güçler darbe girişiminde bulundular.
Bu nasıl bir darbedir ki darbenin hedefi olanlardan kimsenin burnu kanamadı.
Ancak darbe girişiminde bulunanlardan, bunu önlemek isteyen güvenlik güçlerinden ve sivillerden yüzlercesi yaşamını yitirdi.
Sivil halkı sokaklara davet etmek ise bu saçmalığın başka bir tarafı oldu.
3 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının, radikal İslamcı geçinen çeşitli terör örgütlerinin kol gezdiği sokaklarda, bir de bunlara sakallı, sarıklı, cübbeli, şalvarlı garip tipler eklendi.
Böyle bir oluşuma karşın, iktidardakilerden, “sokakları terk etmeyin” talimatını anlamak olası değil.
Hele cumhurbaşkanının da katıldığı bir cenaze töreninde imamın, “bilhassa okumuşların şerrinden bizi muaf eyle yarabbi” diye dua etmesi ve bu yersiz duaya kimsenin itiraz etmemesi, saçmalığın, duyarsızlığın boyutunun göstergesi değil midir?
X
Bu saçma ve başarısız darbe girişiminin sonunda valilerin, kaymakamların açığa alınması, yüzlerce yargıç ve savcının görevden uzaklaştırılıp gözaltına alınması, yüzlerce askerin, yüzlerce polisin tutuklanması dehşet verici değil mi?
Hükümet edenler, bunları atayanlar ve yıllardır bunlarla çalışanlar değil mi?
Kimlerdir bunlar?
Bunlar, Ergenekon ve Balyoz gibi çakma davalarla görevlerinden alınıp tutuklanan askerlerin ve polislerin boşalan kadrolarını dolduranlar değil mi?
O davalarla ilgili şimdilerde “aldatıldık” diyenleri aldatanlar değil mi?
Üzülerek belirtmeliyim ki yine aldatılmışlar…
X
Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünmenin zamanı gelmiştir.
Bir daha aldatılmamak için düşünülmelidir.
Güçler ayrılığının ne hale geldiği düşünülmelidir.
“Ben yoksam ülke batar” mantığı revize edilmelidir.
Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukuk, adalet gibi kutsal kavramlar, yeniden düşünülmelidir.
Ülkeyi kendi kafalarına göre şekillendirmek isteyen karanlık odaklara fırsat verilmemelidir.
En önemlisi, sokağa çağırılan halka dikkat edilmeli, sarıklı, cübbeli, şalvarlı ve bana göre takiyye yaparak “tekbiiir” diye bağırarak sokaklara dökülenlere dikkat edilmelidir.
Çünkü provokasyonlara açık kalabalıklar her zaman tehlikeli olmuştur.
20 yaşındaki askeri, tekbirler getirerek linç edip öldürenler, ellerini kollarını sallayarak gezmemelidir.
Aklı olan herkesi düşünmeye ve duyarlı olmaya davet ediyorum.
Çünkü darbeler ve darbe girişimleri, faşizmin arayıp bulamadığı oluşumlardır.
Aman dikkat…
|