Farkında mısınız? Son yıllarda Atatürk ve Cumhuriyet’le olduğu kadar Türk devletinin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşmasıyla ilgili de bir sürü yalan ortalığa saçılmaktadır…
Tabi burada dikkat çekmesi gereken asıl şey…
Atatürk’le Cumhuriyet’le çıkarları bozulan emperyalizmin işbirlikçilerinin tavırları, saldırıları değil…
Bence bu konuda asıl konuşması gereken ilgili üniversitelerin tarih bölümlerinin giderek artan bir şekilde sessizliğidir.
Tabi bu sessizliğin sadece Lozan, Atatürk, Cumhuriyet konusunda olduğunu düşünmek mümkün değil…
Benzer tutum ne yazık ki Kıbrıs…
Ermeni Soykırımı…
Kurtuluş Savaşı…
Osmanlı konularında da aynen sürdürülmektedir.
Yani duvardan…
Kayalardan ses geliyor ama üniversitelerden değil.
Buradan son yıllarda gündeme getirilen Lozan’a gelecek olursak…
Önce bir şeyi vurgulamak sanırım yararlı olacaktır, çünkü tek taraflı bir Lozan düşmanlığı yok.
Ya da isterseniz şöyle söyleyelim…
Bu gün Lozan’a saldıranların hiç birinin Türkiye’nin parçalanmasını amaçlayan…
Hemen her tarafın işgal edilip doğuda bir Ermenistan, güney doğuda bir Kürdistan kurulmasını amaçlayan Sevr’e yönelik bir tepkileri olmadığı gibi…
Bugüne kadar Ermeni Soykırımı ve Ermenilerin toprak talepleri…
Kıbrıs…
Türk ulus kimliği…
Bölgede kurulmak istenilen büyük Kürdistan…
Hatta ülkemizin bölünmez bütünlüğü ile ilgili herhangi bir politikaları yok…
Bu nedenle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz…
Ya Sevr’den yana olacaksınız ya da Lozan’dan…
Ama hazretler akıllarınca kafa karıştırmaya devam ediyorlar…
Neymiş?
Lozan 2023 yılında bitecekmiş…
Nerede yazıyor?
Kim biliyor?
Kanıt falan gibi şeyler gösterin demeye gerek de yok çünkü bu söylem eğer dondurmacı külahı giyen bir meczubun işi değilse, inanın çok tanınmayan başka bir meczubun yalanından başka bir şey değildir…
Hadi bir an için bu yalanlara inandık diyelim…
Peki, ne olacakmış 2023 yılında…
Olacak şuymuş…
“Biz madenlerimizi çıkarabilecek…”
Hatta “sanayimizi bile canlandırabilecekmişiz…”
İşte tüm bunları yapmamızı; o Lozan var ya o Lozan işte o engelliyor muş…
Aslında buna ne denir bilmiyorum ama…
Şunu söylemek mümkün…
Sadece Atatürk dönemi olarak adlandırılan dönemde bile neredeyse sıfırdan 1000 fabrikaya ulaşılmış…
Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olmaz denen bir anlayışla madenlerimiz faaliyete geçirilmiş…
Rafineriler…
Bankalar kurulmuş…
Tarımda müthiş bir ilerleme kaydedip kendi kendine yeten yedi ülkeden biri bile olunmuş…
Hatta bir zamanlar kendi uçağımızı yapıp kendi otomobilimizi bile yaratmışız ama…
Ne yazık ki sizin uyguladığınız “Babalar gibi satma” politikalarınızla amaçladığınız Türk ekonomisini tasfiye ederek ülkeyi, batının koşulsuz pazarıyapmak çabanız sonunda Cumhuriyetin bu güne kadar edindiği her ne varsa bir bir elden çıkarılmış…
Bugün artık bırakın madenleri, ağır sanayiyi…
Hafifi bile ortada yokken…
Bankalar…
Şirketler yabancılara satılmışken…
Tarımda samanı bile yabancılardan alır duruma gelmişken…
Darbeyi bile memleketin 100’den fazla kurumunu satmak için fırsat saymış bir anlayışın…
2023’de ekonomik bağımsızlığımızı kazanma sözleri tamamen safsatadır…
Şöyle de sormak mümkün…
Siyasette milli olmayan, ülkenin ulusal çıkarlarınıkorumayan, ekonomide milli olur mu?
|