Yazıma, beğeneceğinizi umduğum bir fıkracıkla başlamak istiyorum;
Evvel zaman içinde, padişahın oturduğu sarayın önünde bir kargaşa olmuş.
Çığlık, bağrışma, kıyamet kopuyor.
“Neler oluyor?” diye kükremiş padişah.
“Haşmetlum, zıbıl bir adam gelmiş, kardaşınız olduğunu iddia eder. Şamata ondandır” demişler.
“Tiz alın içeru, görelim bakalım şu kardaşımızı” diye ferman buyurmuş padişah.
Adamı huzura çıkarmışlar.
Padişah bakmış, çulsuz, gariban biri.
“Söyle bakalım, kardaşım olduğunu söylüyormuşsun, biz nereden kardaş oluyor muşuz?” diye sormuş.
Adam, “Havva ana anamız değil mi?” demiş.
Padişah, “beli, anamızdır” buyurmuş.
Adam, “Adem baba babamız değil mi?” diye sormuş.
Padişah, “beli, babamızdır” demiş.
Adam rahatlamış, “kardaşlığımız işte bu Adem ile Havva’dan gelmektedir” deyince padişah, “eee, dileğin nedir?” diye gülmüş.
Adam gayet ciddi, “senin zenginliğine, ihtişamına bak, bir de benim halime bak. Böyle kardaşlık mı olur? Hakkımı almaya geldim” deyince, padişah yaverine dönmüş, “şuna bir akçe verin” buyurmuş.
Ardından da adamı yanına çağırıp kulağına eğilerek, “öteki kardaşlarımız duymadan al bu akçeyi hemen git. Duyarlarsa eline bu akçe de geçmez” demiş…
Günümüzde sap samana, toz dumana karışmış durumda.
Şimdi, fıkramızdaki gibi bir garibanın, bırakın başbakanın kardeşi olduğunu iddia etmeyi, oturduğu evin önünden geçmesine bile korumalar izin vermez.
Neden mi?
Siz gazete okumuyor musunuz?
Televizyon haberlerini izlemiyor musunuz?
Haberlerde en çok geçen sözcükler ne?
Yormayın kendinizi, ben söyleyeyim;
Suikast,
Darbe,
Çatışma,
Şehit,
Cinnet,
Cinayet,
Soygun,
Vurgun,
Yolsuzluk,
Zam…
Dahasını sayıp moralinizi fazla bozmayayım ama pek gamsız bir toplum olduğumuzdan, moralin ne anlama geldiğini bile unuttuk.
Padişahın kardeşi olmak bir dert, olamamak başka bir dert.
Kendi kardeşliğimizi pekiştirip yurttaşlık haklarımızı kullanmayı bile beceremez hale gelmedik mi?
Baksanıza, elin küffarı bizden uyum üstüne uyum istiyor.
Oysa biz “hazır olan imama” bile uymakta zorluk çekmiyor muyuz?
Hani ortalık sap – saman, toz – duman ya!
Bizi rahatlatan, gözümüze taktığımız pembe camlı gözlükler olsa gerek…
|