Dört yanımız ateş çemberi.
Küçük esnaf kan ağlıyor.
Emekli, alamayacağını bildiği halde, bankaların vereceği promosyon haberini bekliyor.
Memurun, işçinin emekliden farkı yok.
Sanayici, iş adamı mutlu değil.
Oda başkanları, her ne kadar iktidarın hoşlanacağı demeçler veriyorlarsa da içleri öyle demiyor.
Piyasa o hale geldi ki; “bir alana bir bedava” reklamlarını sık rastlar olduk.
Her şeye karşın yine de mangalda kül bırakmıyoruz.
Açılışlar yapıyor, esip gürlüyoruz.
Sarayda toplantılar düzenleyip, alkış kıyameti koparttırıyoruz.
Asit yüklü bulutlar, asit yağmuru konusunda Ankara suspus ama Gaziantep valiliği, “ölçtük, olumsuz bir durum yok, rahat olun” diye açıklama yapınca rahatlayabiliyoruz.
Hiç kimsenin güvenliği pek yerinde değilken, belediyenin, emniyet müdürlüğünün etrafını beton duvarlarla çevirerek güvenlik sağlamaya çalışıyoruz.
Çevremizde süren savaş ateşini düşünmeden, doların Türk lirası karşısında değer kazanmasını kafaya takıyoruz.
Kimler başlattıysa, bu dolara yıllardır alıştırılmamış mıydık?
Bunca sıkıntıya karşın Ankara, yeni bir anayasa ile sistem değişikliğinden bir türlü vazgeçmiyor
Ve çok ilginçtir, toplum her gün gelen şehit haberlerini kanıksar oldu.
Ankara, bu şehit haberlerinin halka duyurulmasından bile rahatsızlık duyuyor.
Ulusal bayramlar bayram gibi kutlanmıyor.
Ve bayram günü trafiğe kapatılan yollar, barikatlarla, iş makineleriyle korumaya alınıyor, çatılara dizilen korumaların gözetiminde devlet erkanı geçiyor.
Törene katılan askerler birbirlerine aratılıyor.
Bir futbol maçı yapılacak, maçın yapılacağı stada giden yollar trafiğe kapatılıyor.
Nedenini sorsanız, “halkımızın güvenliği için” yanıtı hazır.
“N’olacak bu memleketin hali?” klasik sorusunu soran da pek kalmadı.
Yani kısaca kardeşim yuvarlanıp gidiyoruz işte…
|