Bundan böyle sert yazılar yok.
Çünkü gözümüzün üstünde kaşımız var.
Sert olduk da ne oldu?
Aklımızın erdiğini, gözümüzün gördüğünü, kalemimizin tökezlemeden yazdığını, korkmadan, çekinmeden yazdık da ne oldu?
Herkes telefonuyla konuşmayı sürdürdü, internette ahkam kesmeyi matah sandı.
Hepimiz öyle sanmadık mı?
Şimdilerde psikiyatride yeni fobiler oluşmuş.
Örneğin “nanofobi.”
Nedir bu “nanofobi?”
Telefon bağımlılığının psikiyatrideki yen adıymış.
Bir hastalık daha;
“Netlessfobi…”
Bu hastalığın adı da internet bağımlılığıymış.
Hadi bakalım kurtarın kendinizi bunlardan.
O zaman ülke belki refaha, felaha, huzura kavuşur.
Gelin bu kandırmacaları, zübüklükleri geçelim.
Neden kandırmaca diyorum?
Herkesin akıllı telefonu var, herkes internete bağlı.
Ve bunlar olmasa yaşam durur gerçeği de ortada.
Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda bunların hiçbiri yoktu ama mutluyduk.
Ve o günlerin özlemi içindeyiz.
Gelin bırakalım bunları, bugün yazımızı fıkramsı bir gerçekle bitirelim.
Ağa, azabına “git şu adamı vur öldür, ben arkandayım” demiş.
Azap gidip ağasının vur dediği adamı vurup öldürmüş.
Jandarma yakalamış, karakola götürmüş, azap bakmış ağa karakola kendisinden önce gelmiş ve işaretle “arkandayım” diyor.
Azap rahatlamış.
Sıra mahkemeye gelmiş, birkaç oturumdan sonra azap idama mahkum edilmiş.
Ağa mahkeme salonunda, yine rahat, “arkandayım” işareti yapıyor.
Sonunda azabı idam sehpasına çıkarmışlar
Azap bakmış ağası savcıyla, yargıçla birlikte orada.
Cellat ipi boynuna geçirmiş, azap ağaya dönmüş, “ne oluyor ağam, ben asılıyorum” deyince ağa, “arkandayım demedim mi? bak seni asıyorlar ama ben hala arkandayım” demişşşşşş…
Fıkra bitti.
Daha ne diyeyim?...
|