Adana Aladağ’da bir yürek yangını oldu.
Yoksul ailelerin kız çocuklarının kaldığı bir cemaat yurduydu.
9 – 14 yaşları arasında 11 çocuk bir de eğitmenleri yanarak öldü.
Milli eğitim bakanı “denetimde sıkıntı yok” dedi.
Belediye başkanı “yangın merdiveni açıktı” dedi.
Bakan, “yangın merdiveni kilitliydi” dedi.
Şimdi bu yurt devletin yurdu muydu Süleymancıların yurdu muydu diye tartışılıyor.
Kimin yurdu olarsa olsun, kimse 12 insan neden yandı demiyor.
Bir öğrenci velisi feveran ediyor; “devletin yurdunu yıktılar, bizim çocuklarımızı bu cemaatçi yurda yönlendirdiler.”
Hani devlet cemaatlerle savaş halindeydi!
Konu ile ilgili bakanlık hala suskun.
Oysa muhterem Diyanet işler başkanı Görmez, yangın olmadan önce Adana’da her türlü donanımı olan bir müftülük binasının açılışını yapmıştı.
Hatta açılışı yapılan müftülük binasında yangına duyarlı sensorlar bile vardı.
Ama yangın günü, muhterem diyanet işleri başkanını Aladağ’da göremedik.
X
Bu yangın elektrik kontağından çıkmış.
Öyle diyorlar.
Binlerce watlık elektrikle aydınlanan ve ısınan binalarda, elektrik kontağı diye bir sorun çıkmıyor.
Şimdi ben bu Aladağ’da, yoksul ailelerin kızlarının kaldığı yurtta çıkan yangını yazmak istiyorum ama pat diye yayın yasağı getirdiler.
Niçin getirdiler, neden getirdiler bilemiyorum.
Bu yazıyı biraz daha sürdürürsem, yayın yasağına muhalefetten başıma işler gelebilir.
Ben yine de koyu es geçeyim.
Zaten benim necip halkım bile es geçiyor.
Derin uykulardan ne zaman uyanacağız bilemiyorum.
Yine de aklıma iki soru takılıp beni rahatsız ediyor;
1 – Bu yangın acaba bir çirkinliği örtbas etmek için mi çıkarıldı?
2 – Ayni günün gecesi yüce meclisten emekli akademisyen ve milletvekilleri için kabul edilen çift maaş çıkarılmasını gözlerden kaçırmak için miydi?
Ah bir bilebilsek.
|