Bu hafta sonu bir yılı daha eskitip tarihin çöplüğüne atıyoruz.
İtiraf etmeliyim, 2016 yılını hiç sevmedim.
İyi bir gözlemciyseniz, sizin de sevdiğinizi sanmıyorum.
Ülkemiz ve Ortadoğu için çok sancılı bir yıl oldu.
Ve bu sancının yeni yılda da süreceği kanısındayım.
Biz istediğimiz kadar barış çığlıkları atalım, istediğimiz kadar Mustafa Kemal’in “yurtta barış, dünyada barış” ilkesinde yol alalım, sıcak savaşın durmasını istemeyenleri engelleyemiyoruz.
Birileri, Ortadoğu’nun, dolayısıyla Asya ile Avrupa arasında köprü olan Türkiye’nin huzurlu bir iklimde yaşamasını istemiyor.
Ve işte o birilerinin ayak oyunlarından kurtulamıyoruz.
Bu birilerinin yılardır dost ve müttefikiyiz ya da öyle sanıyoruz.
Çünkü bizi hep böyle dost ve müttefik diye uyuttular.
Sıkıştığımızda da sırtlarını döndüler.
Tıpkı Suriye’de yaşanan kargaşanın içine balıklama dalmamız gibi.
Bizim terörist dediğimize onlar “kara gücümüz” dediler.
Ardından “hadi aslanım, sınırın tehlikede, sen devam et, ben arkandayım”
deyip kenara çekildiler.
Davul – zurna askere yolladığımız Mehmetçiklerimizin, bayrağa sarılı tabutlarıyla ve acılarımızla bizi baş başa bıraktılar.
Bize de şehitlerimize rahmet, ailelerine baş sağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dilemek düştü.
Ne zamana kadar?
Belli değil.
Eskittiğimiz 2016 yılına ısınamamamın en önemli nedeni budur.
Başka nedenler de yok değil ama en can yakıcısı bu olduğundan başkalarını da anlatıp içinizi karartmak istemiyorum.
Yani 2016 eğitimde, sağlıkta, hukukta, adalette, sosyal güvenlikte, ekonomide yüzümüzü güldürmedi.
Gireceğimiz 2017 yılında, bunların tamamının birden bire düzeleceğini beklemiyorum ama yine de yeni yıldan umutlu olmak geliyor içimden.
Hafta sonu gireceğimiz 2017 yılı dilerim barış, huzur, özgürlük ve mutluluk yılı olur.
|