Terörü kınadık, lanetledik, ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa diledik.
Bitti mi?
Bitmedi, arttı.
Barış dedik çözüm dedik, becerebildik mi?
Beceremedik.
Amerika’ya, Avrupa ülkelerine, AB’ye, Birleşmiş Milletlere, Natoya, sözüm ona dayılandık, diklendik, kafa tuttuk, çözebildik mi?
Çözemedik.
Şehit cenazelerinde “kanları yerde kalmayacaktır” diye bağırdık.
Kanları yerde kalmadı mı?
Sosyal medya hesaplarını takibe almak maharet değil.
Yılbaşı öncesi bildiri dağıtan yobazları, Diyanet İşleri Başkanlığının, yılbaşından bir gün önceki Cuma hutbesini, yılbaşı teröründen önce ve sonra televizyonlardaki kışkırtıcı ve “oh oh iyi oldu” söylemlerini, gazete manşetleriyle hedef gösterenleri, bu gazetelerdeki yazılarıyla teröre çanak tutanları, “oh olsun” diye tiwit atanları, “tekbiiir” diye höykürüp halkı kışkırtan sahtekarları, cübbelisini, sarıklısını, feslisini görmezden gelirsek, biz daha çok terör olayı yaşarız.
İktidarıyla, muhalefetiyle politikacıların kınama, lanetleme, ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa dileme hakları yoktur.
Onların ödevi çözüm üretmektir.
İktidar muhalefeti dinlemezse, muhalefet iktidara güvenmezse, bu işler daha böyle çok sürer.
Üstelik terör artık küresel bir boyut kazanmıştır.
Bu konuda ülkeler arası bir birliktelik sağlanmazsa, dünya üçüncü dünya savaşını da yaşar dördüncü dünya savaşını da.
Terörist FTÖ suyla, IŞİD ıyla, PKK sıyla içimize girmiş,
Politik kaygılarla ve oy hesabıyla bu içimizdekilere dokunamıyorsak kargaşa daha da büyüyecektir.
15 Temmuzdan bu yana gözaltına alınanları, tutuklananları görenler, sıranın siyasi ayağına ne zaman geleceğini merak ediyorlar.
Kapatılan bir bankaya, ev sahibinin hesabı olduğu için kirasını götürüp bu hesaba yatıranlar içerde, Fetullah’a methiyeler dizen politikacılar hala görev başında.
Terörle böyle bazılarına göz yuma yuma başa çıkılamayacağı hala anlaşılmadıysa, terörle mücadele yok demektir.
Yoksa “terörden beslenenler” mi var?
Demek ki bu konu lafla, hamasetle çözülmüyor.
Cennet ülkeme, bu ülkede yaşayan güzel ve saf insanlara yazık oluyor.
Yazık, etmeyin…
|