Aydınları ya da aydın geçinenleri suskun kalan toplumlarda soytarılar çoğalır.
Hem de her konuda.
Hele de kutsal bildiğimiz din konusunda.
Adam, kutsal kitabı ömrü boyunca bildiği, anladığı dilden okumayınca, bu konuda her söyleneni doğru bilir.
Çünkü karşıdakinin ikna gücü yüksektir.
Hele bir de başında sarık, sırtında cübbe varsa, konuşmasını da ağdalı bir Arabi dille yapıyorsa, din bilgini sanılır.
Oysa cahildir, kutsal olan dini kullanarak çevre edinmek ve çıkar peşinde koşmak için çırpınan dinci bir sahtekardır.
Günümüzde ne hikmetse bu tip adamlar çoğaldı.
Bunlara ekranını açan televizyonlar da çok.
Psikopat kişilikte olanları da silah olarak kullanan bu kesime neden göz yumulduğunu anlamak olası değil.
Bu tür insanları politik olarak kullanmak maharet oldu.
Laikliği savunan cezalandırılırken, bu tür yobazlar televizyon ekranlarında harmandalı oynar oldular, kimseden ses soluk çıkmıyor.
Bu tiplerin, İslam’da olmayan bazı şeyleri varmış gibi göstererek inançlı saf insanları kandırmalarına nereye kadar göz yumulacak belli değil.
Yanlış bir Suriye politikasıyla nereye geldiğimiz ortadayken, bunlar akıllarınca bu politikanın doğru olduğunu savunarak, politik tavır da alabiliyorlar.
Ve bu konunun en acı yanı ise, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bütçesi birkaç bakanlığın bütçesinin toplamından fazla olan bir devlet kurumunun, buyobazlara karşı suskun kalması.
Bu kuruma, dindar ile dinciyi ayırt edemeyen adamlar egemense, sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Eğer biz, “dindar” ile “dinci”yi ayırt edemezsek ve bu güya dindar görünen dinci kesime ödün vererek sessiz kalmayı sürdürürsek, daha çok belalara katlanmak zorunda kalırız.
Bel altı cinsel olayları ballandırarak topluma şirin görünmeye çalışmak, dindarlık değil, dini kullanarak çıkar sağlamak ve din bezirganlığı yapmak demektir.
Ve o kadar çoğaldılar ki…
Ne yapmak gerek diyorsanız; Çözüm Ankara’dadır.
Ankara bu işin ciddiyetini anlayamazsa, yandı gülüm keten helva…
|