Türkiye kapalı bir kutu.
Ancak çok ama çok gizemli bir ülke.
Açıldığını sanıyor ama dış güçler(!) “yok arkadaş sen hala açık değilsin” diyorlar.
Neden mi?
Anlatmaya çalışayım;
Milliyetçi geçinenleri milliyetçiliği bilmiyor.
Solcu geçinenleri sosyalizmi bilmiyor.
Dinci geçinenleri İslam’ı bilmiyor.
Ortam tam da böyleyken, iki maddesi dışında, gerisi 2019 yılında yürürlüğe girecek olan Anayasa değişikliği için kıyametler koparılıyor.
Ve benim necip halkım da evet propagandası yapılan toplantılara gidip alkışlıyor, hayır propagandası yapılan toplantılara gidip onu da alkışlıyor.
MHP genel merkezi, 30 – 40 kişinin katıldığı toplantılar yaparken, ayni partiden ihraç edilen hayırcı muhaliflerin toplantısına binlerce ülkücü katılıyor.
İktidardan yana olan herkesin konuşması olağan ama devletin kaymakamı, cumhuriyetin savcısı, 657 lik milli eğitim müdürü ve bazı imamlar, bu evet – hayır yarışmasına girince ürperiyorum.
Hele de taşeron işçilerin imza karşılığı mitinglere sürülmesi, konteynır ve çadır kentlerde kalan Suriyeli sığınmacıların bu mitinglere taşınması ürkütüyor beni.
İşsizlerin, atama bekleyen üniversite mezunlarının, memurların, işçilerin, emeklilerin umuduna cila çekmek ne kadar doğru?
Sonuç mu?
Nutuk dinlerken, bir gün önce söylenenin, ertesi gün yalanlandığını duymak da ürkütüyor beni.
Hangi iklimde yaşadığımı anlayamadığım için şaşırıp kalıyorum.
Hele de Amerika’dan üst düzey yetkililerin, yakın zaman içinde bize bir dizi ziyarette bulunmalarını anlayamıyorum.
Şaşıp kalıyorum.
Hani bazıları “benim projem” diye haykırıyorlar ya!
Valla bu yazdıklarım için benim projem diyemiyorum ama göğsümü gere gere benim düşüncelerim diyebiliyorum.
Hem de onurla, gururla.
Hadi bakalım, hayırlı günler…
|