Rahmetli babam aydın bir din adamıydı.
Din kültürünü ondan öğrendik, İslam’ın ne demek olduğunu ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde bize anlatırdı.
Şimdilerde televizyonlara çıkıp din konusunda ahkam kesenleri gördükçe, babama hak veriyorum ve onu sevgiyle, saygıyla anıyorum.
Rahmetli babamın bize bir öğüdü vardı; “en kabadayı davranış, efendilik” derdi.
Biz hep o doğrultuda yürüdük.
Gelelim konumuza;
Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanlarına, yurtdışında yapılanlar resmen terbiyesizliktir.
Tamam.
Almanya’yı, Hollanda’yı kınıyoruz.
Tamam.
Ardından AB Hollanda’ya sahip çıktı.
Şimdi biz kabadayılık yapmak istiyoruz ama gide gide yalnız kalıyoruz.
Hollanda’da yapılanlar insanlık dışı, tamam da bizim bakanların orada ne işi vardı?
Hollanda’nın nüfusu İstanbul’un nüfusu kadar bile değil.
Orada yaşayan 450 – 500 bin Türk için oy avcılığına çıkmak, kimin, kimlerin düşüncesi?
Dış İşleri Bakanını taşıyan uçağa iniş izni verilmiyor, onur kırıcı bir davranış.
Buna karşın başka bir bakan, karayoluyla Hollanda’ya girmeye çalışıyor.
Ne demektir bu?
Düne kadar başka başka partilerin genel başkanı olan başbakan yardımcısı ve iç işleri bakanı, “faşizm, ırkçılık, islamafobi, nazi kalıntıları” diye kükremelerini de anlayamıyorum.
Çünkü AKP’li olmadan önce bu sıfatları AKP için kullanmıyorlar mıydı?
Hele gazeteci kökenli bir AKP milletvekilinin, “bu olaylar, evet oylarını 2 puan arttırdı” diye sevincini belirtmesi, tam bir kara mizah.
X
Askerimizin başına çuval geçirildi, unuttuk.
Suriye’deki türbeyi koruyamayıp taşıdığımızı unuttuk.
Suriye’de verdiğimiz şehitleri, İsrail’e giden yardım gemisinde verdiğimiz şehitleri, Membiç’i, Rakka’yı, PYD’yi unuttuk.
Avrupa ile uğraşmaya başladık.
Hollanda’nın “bizde seçim var, seçimden sonra buyurun gelin” demesine karşın, bizim yaptığımız kabadayılık değil mi?
Tavır, tamamen 16 Nisana yönelik bir algı operasyonuna benzemiyor mu?
Kriz mi? Kriz.
Mağdur kim, mağrur kim belli değil.
Bu konu daha çok su götüreceğe benziyor.
Allah encamımızı hayreyleye…
|