Referandum tarihi yaklaştıkça, politikayı yönetenlerin söylemleri de sertleşiyor.
Bu sert söylemlerin yarattığı gerginlik salt politikacılar arasında kalsa iyi ama durum halka da yansıyor ve halk gerginlik sarmalına giriyor.
Benim en çok ilgimi çeken, toplu açılış törenleri.
Ne yapılıyor bu toplu açılış törenlerinde?
Adı üstünde, toplu açılışlar yapılıyor.
Bir seviniyorum, bir seviniyorum değmeyin gitsin.
Neden seviniyorum?
Hani istihdam yaratamıyoruz ya.
Hani üniversite mezunlarımız bile boşta geziyor ya.
Hani açıklanan işsizlik oranları bizi ürpertiyor ya.
Hani bir Gaziantep milletvekilinin söylediği gibi, “iş çok, çalışan yok” ya!
İşte bu toplu açılış törenlerinin, işsizliği ortadan kaldıracağını düşünüyorum.
Bu kadar çok, bu kadar hızlı toplu açılış töreni yapılınca, işsizlik diye bir derdimizin kalmayacağını düşünüyorum.
Kuruların yanı sıra yaşlarında işten çıkarıldığı ve bu sayının yüzbinleri bulduğu dönemde, devlet kadrolarında da epey açık oluşmuştur.
Ha bakın Halk Bankası genel müdür yardımcılığı bile boşaldı.
Artık bu boşluklar, eğitimli boşta gezerler tarafından doldurulursa, işsizlik diye bir sorunumuz kalır mı?
İş beğenmemek de neymiş?
İşte referandum öncesi hemen hemen her gün hatta bir günde birkaç kere gerçekleştirilen toplu açılış törenlerine, yukarda saydığım gerekçelerle olumlu bakıyorum.
Bu arada taşeron denen kadroların asıl kadrolara atanacağı da dillendiriliyor.
Bu konu yıllardır dillendiriliyor ama pek bir sonuç çıkmamıştı.
Bu kez toplu açılış törenleri ve bu törenlerde verilen sözler ile ülke genelinde işsizlik sorununun bıçakla kesilir gibi bittiği günleri görebilmek uğruna, bu tür toplu açılış törenlerinin 16 Nisandan sonra da sürdürülmesinde yarar görüyorum.
Bilmem yanılıyor muyum?
Bu düşüncelerime katılırsınız ya da güler geçersiniz ama ben bu toplu açılış törenlerinin çok yararlı olduğunu ve işsizliği çözeceğini, dolayısıyla iş arayan, bulduğu işi beğenmeyen(!) kimsenin kalmayacağını düşünüyorum.
Bu kadar toplu açılış töreninin sonucu böyle olmalı değil mi?
Bekleyip göreceğiz…
|