Çocuktuk, ufacıktık.
Mahallede uzak bir komşumuzla aramız pek de iyi değildi.
Bir gün babam 3 kardeş bizi onlara gönderdi ve “selam söyleyin, birazdan biz de geleceğiz” dedi.
Gittik ama evin hanımı bile soğuktu.
O sırada, evin erkeğinin, mahallenin külhanbeylerinden birkaçına, adamıyla para gönderdiğini gördük.
Bize hoş geldiniz diyen bile yoktu.
O sırada babam, bizi gönderdiği eve değil de başka bir komşunun evine gitmiş, biz bilmiyoruz tabi.
Bizim gittiğimiz evin sahibi, bu konuyu adamları aracılığıyla haber aldı.
Suratı iyice asıldı.
Bize hala hoş geldiniz, nasılsınız demeyi bir yana bırakın, yüzümüze bakan yok.
Babamız hala gelecek diye bekliyoruz ama o da bir türlü gelmiyor.
Aslında öteki komşularımızla da aramız iyi değil.
Bu zengin komşumuz da yüzümüze bakmıyor.
Üstelik mahallenin külhanbeylerine, gözümüzün önünde paralar yolluyor.
Neden böyle yaptığını da bilemiyoruz.
Ve biz hala o kendini beğenmiş uzak komşumuzun evinde babamızı bekliyoruz.
Gelecek mi gelmeyecek mi onu da bilmiyoruz.
Oysa üniversitede dış ilişkiler okuyan bir abimiz vardı, o da tatil için yanımıza gelmişti.
Nedense babam onu göndermedi, çocuk yaştaki biz üç kardeşi gönderdi.
Abimiz de bu işe kızıp duruyordu…
X
Biraz ironi yapayım dedim ama bilmem yapabildim mi?
Yoksa yüzüme gözüme mi bulaştırdım?
Her neyse.
Bu yazıyı da böyle ironiyle bitirelim.
X
KISA SÜRELİ İZİN.
Sıkıldım.
6. büyük kentin karmaşasından sıkıldım.
Göz göre göre yalan demeçlerden sıkıldım.
Gözümün içine bakarak yalan söyleyenlerden sıkıldım.
Biraz kafamı dinlemek için, güney sahillerimizde bir yerlere kafamı dinlemeye gidiyorum.
Bir hafta ya da on gün sonra yine kafanızı şişirmeyi sürdüreceğim.
Şimdilik esen kalın…
|