Benim ülkem gerçek bir cennet…
Genel Yayın Yönetmenim sevgili Ruhi Aytaç, geçtiğimiz hafta Karadeniz gezisini yazmıştı.
Gezinin güzel yanlarının yanı sıra bir takım olumsuzluklardan, çelişkilerden söz etmişti.
Türkiye’de bunlar normal şeylerdir diyerek keyifle okudum yazısını.
Ben de bugün size, birkaç gün kalmaya gittiğim Toroslar’da, Anamur – Ermenek arasındaki yaylalardan söz edeceğim.
30 yılı aşkın bir zamandır dostluğumuz süren, Anamur’un yerlisi sevgili Hüseyin Turgay, geçtiğimiz hafta sonu bizi “Kaş Yaylası” ndaki evine birlikte gitmek için davet etti.
Cumartesi günü saat 17.00 civarında Anamur’dan çıkıp, Ermenek yolunda tırmanmaya başladık.
Altından “Dragon Çayı” nın geçtiği, zamana direnen tarihi “Alaköprü”den geçip tırmanmayı sürdürdük.
Dönemeçli yollardan tırmana tırmana 40 kilometre gittikten sonra Kaş Yaylası’na vardık.
Her yan ardıç, ladin ve çam ağaçlarıyla yeşile bürünmüş bir coğrafyadan Anamur’a kuşbakışı bakmaya başladık.
Biz çıkarken Anamur sıcaktan kavruluyordu.
Yaylaya gelince sırtımıza birer hırka almak zorunda kaldık.
Hava kuru, nemsiz ve serindi.
İkinci gün çevre gezisine çıkacaktık ki yağmur çiselemeye başladı. Biz yağmura aldırış etmeden gezimize başladık
1690 metre yükseklikteki “Sualmaz Geçidi” ni geçtikten sonra, inişe geçtik ve bir vadiye yerleşen “Abanoz Yaylası” nın içinden geçtik.
“Tersakan Yaylası” nın kıyıcığından ve “Halkalı Yaylası” ndan da geçip “Akpınar Yaylası” na vardık.
Burada, arkadaşımın sıcak kanlı bir dostunun evinde çay içtik, sohbet ettik.
Ermenek’e 30 kilometre kalmıştı.
Akşama doğru yeniden konakladığımız Kaş Yaylası’na döndük.
Bana sorarsanız, gezdiğimiz yerler içinde yayla özelliği en çok Kaş Yaylası’nda vardı.
Çevre yaylaları gezip iki gece Kaş Yaylası’nda kaldıktan sonra, üçüncü günün sabahı, erken saatte Anamur’a dönerken, yine ardıç, ladin ve çam ağaçlarından oluşan ormanların içinden geçmek büyük keyif verdi bana.
Bir de yerel adı Katran Ağacı olan bir ağaç türü tanımış olduk.
Bu gezide, sevgili Ruhi’nin Karadeniz gezisinde karşılaştığı olumsuzluklarla karşılaşmadık desem yalan olur.
Çünkü, yolda bir manavdan aldığımız koca bir karpuzla bir kavunun ikisi de kelek çıktı.
Ham tadı verse bile yaylada kavun – karpuz yemek de ayrı bir keyifti.
Yayla dönüşü bir düşündüm, cennet ülkemi hala keşfedememiş olmanın hüznü çöktü üstüme.
|