Son günlerde “şehit” ve “gazi” sözcüklerini çok sık duyuyoruz.
Şehit ve gazi sözcükleri, üzücü olsa da kutsal kavramlardır.
Günümüzde kim şehit, kim gazi karmakarış oldu.
Şimdilerde en kolay şey, şehit ya da gazi olmak.
Nasıl mı?
Anlatmaya çalışayım;
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi kentlerde doğmuş, büyümüş bir genç, asker olduğunda, Doğu’nun, Güneydoğu’nun hırçın coğrafyasında terörist avına çıkarılırsa, şehit olma olasılığı yüksektir.
Çünkü yöreye, o hırçın coğrafyaya yabancıdır.
Üstelik silah görmemiş, eline bir silah almamıştır.
Ancak eline otomatik ağır silah verilmiş, hadi teröristle savaş denmiştir.
Savaşacağı terörist ise, o coğrafyayı, o coğrafyanın girdisini çıktısını iyi bilendir.
Üstelik 2 – 3 aylık asker ya da polistir.
Terörle mücadele, savaşacağı coğrafyayı iyi bilen, deneyimli asker ya da polisle yapılmadıkça, bize daha çok şehidin ardından gözyaşı dökmek ve “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırmak düşer.
X
Gazilik unvanına gelince;
Hain darbe kalkışmasında, “gömleğimi çıkarıp tankın ekzosuna soktum, tankı durdurdum” diyen gazi olur.
“Tankı durdurdum, içindeki askerleri çıkardım, kemerimle onları dövdüm” der, gazi olur.
“Darbeci askerleri yakaladım, tokatladım, darbeyi önledim” der, gazi olur.
X
Bir yazımda belirtmiştim, rahmetli dedem 3 aylık evliyken seferberlik ilan ediliyor ve askere alınıyor.
11 yıl haber alınamıyor.
Rahmetli ninem, dedemi 11 yıl bekliyor.
Ve sıhhiye çavuşu dedem 11 yıl sonra, vücudunun çeşitli yerlerinde iyileşmiş kurşun yaralarıyla dönüp memleketine geliyor.
Devletin gazilere maaş bağladığı söylendiğinde de “biz vatanımız için savaştık, ne maaşıymış?” diye konuyu elinin tersiyle itiyor.
X
Bu konuda son söz;
Şehitliğin ve gaziliğin tanımı yeniden gözden geçirilmelidir diye düşünüyorum.
|