Cennet ülkemin güzel insanlarının gide gide psikolojileri bozuluyor.
İntiharlar, cinayetler gırla giderken, çocuk gelinler, çocuklara tacizler, tecavüzler, aile içi şiddet ve cinayet haberleri içimizi karartıyor, canımızı yakıyor, yüreğimizi burkuyor.
Öte yandan trafik kazaları da “necaset”in üstüne tüy dikiyor.
Hani ülkede nüfus planlaması diye bir politika olmadığından ötürü, bu trafik kazaları da bu konudaki planlama açığımızı kapatıyor.
Yani efendim nüfus planlaması konusunu trafiğe havale etmiş durumdayız.
Yaşayanlara gelince, “büyük şans eseri” yaşıyorlar olsa gerek.
Maddi hasarlı küçük bir trafik kazası oluyor, kimsenin burnu kanamamış, kaza yapanlar kavgaya tutuşuyor, derken yakınları da gelip kavgaya karışıyor, hadiii birkaç ölü, birçok yaralı.
Yani herkes barut fıçısı gibi.
Herkes patlamaya hazır.
Ha patladı ha patlayacak…
Hani yazımın başında bozulan psikolojimizden söz etmiştim ya!
Şimdi soruyorum; psikolojimiz bozulmamış mıdır?
X
Toplum terör eylemlerini, şehitleri, gazileri neredeyse kanıksadı.
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” çığlıkları bile azaldı.
Cuma namazlarından sonra camilerden çıkıp “tekbir” diye yürüyenlere de rastlanmaz oldu.
Ağaçlar kesiliyor, ormanlar yanıyor, bu olayların bir suçlusu bulunamıyor.
Tüm suç sıcak havalara yüklenip geçiştiriliyor.
Büyük kentlerde yağmur, dolu afeti yaşanıyor, konuyla ilgili kimsenin istifa ettiğine tanık olmuyoruz.
Burası Japonya değil ki.
Orada böyle bir durum yaşansa, ilgililerin çoğu harakiri yapar.
X
Hemen hemen her kentte üniversitelerimiz var.
Bu üniversitelerden bir sosyolog, bir psikolog, bir psikiyatrist, bir pedagog çıkıp bilimsel bir açıklamayla tavır koyabiliyor mu?
Böyle kıytırık konuları yazmak da bize düşüyor.
Yani o.uruktan tayyare hesabı.
“Binmişiz bir alamete, gediyoz kıyamete” söylemi tem da günümüze çuk oturuyor.
Yanlışım varsa Allah aşkına yüzüme vurun ve beni utandırın…
|