Pazartesi günü okullar açılıyor.
Aslında “uyum” sağlamaları için küçük öğrenciler bir hafta önceden okullarına başlamıştı.
Neredeyse her yıl değişen eğitim öğretim sistemi bir türlü rayına oturtulamadı.
Gelen her milli eğitim bakanı, kendi kafasına güre, kendi meşrebi doğrultusunda bir eğitim sistemi oturtmaya çalıştı ama yine olmadı.
Her bakan yaptığına “eğitimde atılım” adı koydu ama bir türlü atlayamadık.
Olan çocuklarımıza oluyor, kimsenin umurunda değil.
Eskiden öğrenci okula verilirken, beğenmesek de “eti senin, kemiği benim” anlayışı vardı.
Şimdilerde bir öğretmen, bir öğrencisini azarlamaya kalksa, hakkında soruşturma açılabiliyor.
Okullar da okul hani.
Yasalar “parasız eğitim” diyor ancak para vermeden çocuğunu okula yazdıramazsın.
Okula hizmetli vermiyorlar, veli para ver.
Okula laboratuvar malzemeleri alacağız, veli para ver.
Sınıfları bilgisayarla donatacağız, veli para ver.
Böyle velinin cebine dayalı paralı işler çok da biz bu kadarıyla yetinelim.
X
Bakın Karacaoğlan nasıl yürekten söylemiş;
“Ben güzele güzel demem / güzel benim olmayınca”
Karacaoğlan’ın şiirlerinden türküler yapılmıştır ve bu şiiri de güzel bir türkü olmuştur.
Karacaoğlan’ın bu şiiri yazdığı iklimden kalkıp günümüze gelirsek;
Şimdilerde artık güzellik falan para etmiyor.
Ve Karacaoğlan’ın şiirini, “ben paraya para demem / para benim olmayınca” diye değiştirirsek -ki öylece değişmiştir- onun kemiklerini sızlatmış olmaz mıyız?
Bunca paragöz bir sistemde Karacaoğlan’a yazık etmeyelim, yazımızı o “ben güzele güzel demem / güzel benim olmayınca” diye başlayan şiirinin son dörtlüğüyle bitirelim;
“Karac’oğlan sözün haktır
Düşmanın dostundan çoktur
Bizim’çin ayrılık yoktur
Ya sen ya ben ölmeyince.”
|