Gaziantep’e yeni atanan Emniyet Müdürü, gazetecilerle tanışma toplantısı düzenlemiş.
Elektronik posta adresime gelen bir ileti ile ben de davet edilmiştim.
Ancak Gaziantep’ten 500 kilometre uzakta olduğum için, bu tanışma toplantısına katılamadım.
Gaziantep’te olsaydım, Güney İlleri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımla birlikte “hoş geldiniz” ziyareti yapardım.
Belki de arkadaşlarım bu ziyaret zarafetini göstermişlerdir.
Gaziantep’in yeni Emniyet Müdürü Halil Yılmaz’a uzaktan hoş geldiniz diyor, başarılar diliyorum.
Geçtiğimiz Cuma günü Telgraf Gazetesi’nde, Genel Yayın Yönetmenim sevgili Ruhi Aytaç’ın, bu tanışma toplantısı ile ilgili yazısını okuyunca pek garipsemedim.
Yemekli, kahvaltılı basın toplantılarına katılmamaya özen gösteren biriyim.
Ruhi’nin yazdıklarını garipsemedim çünkü; memlekette neredeyse gazeteci olmayan kimse kalmadı.
Bazı toplantılarda ben de yanımdaki gazeteci arkadaşıma sormuşumdur; “şu kim? Şu hangi gazeteden? Bu da mı gazeteci?...”
Ruhi de sormuş; “sen nasılsan biz de öyleyiz” demişler.
DHA Temsilcisi sevgili Ahmet Kaya, yeni emniyet müdürüne bir açıklama yapma gereği duymuş; “müdürüm” demiş, “gözünüz korkmasın, biz bu kadar kalabalık değiliz. Aslında biz birkaç kişiyiz. Toplumsal olaylarda veya sıcak haberde o birkaç kişi ile muhatap olacaksınız…”
Hay ömrüne bereket Ahmetçiğim.
Ahmet’in bu sözlerini, orada bulunanlardan kaç kişi üstüne almıştır? Bilemiyorum.
Ruhi yazısında soruyor;
“Peki kim bunlar?”
Ve diyeceğini de çok güzel deyiveriyor;
“Sağıma merakı, soluma da huzursuzluğu alarak, toplantıdan ayrıldım…”
Gazeteci, kendi içinde hesaplaşmadıkça, gazeteci geçinenler daha da çoğalacaktır.
Basının, kan kaybından kurtularak, inanırlığını, güvenirliğini yeniden kazanması, bu hesaplaşmaya bağlıdır.
Basın meslek ilkelerinden haberi olmadan gazeteciliğe soyunanlar, bu hesaplaşmayı yapamazlar.
Ahmet Kaya’nın sözünü ettiği o “birkaç kişi” her ortamda hesabını verir.
Ve meslek adına üzülmek, utanmak, hep o “birkaç kişi” ye düşer.
Yiyen, içen ve gazeteci geçinenlere değil.
Eline sağlık Ruhi Aytaç.
Diline sağlık Ahmet Kaya.
Şimdi bu yazıma belki de alınanlar, gücenenler olacak ama amacım kimseyi gücendirerek kırmak değil.
Herkesin kendi işini yapması gerektiğini anımsatmak.
Ve gazeteci olmakla gazeteci geçinmenin ayrı şeyler olduğunu herkesin anlamasını sağlamak.
Niçin?
Utanmamak için…
Çünkü durum, “kol kırılır, yen içinde kalır” durumunu geçiyor da ondan.
40 yıllık bir gazeteci olarak ve bir basın meslek kuruluşunun başkanı olarak bunları söylemeye hakkımın olduğunu sanıyorum.
|