Politika gide gide sertleşiyor.
Hiç bu kadar sertleşmemişti.
Daha da kötüsü, politika düzey kaybına uğruyor.
Neredeyse kokuşuyor…
***
Düzeysizliğin egemen olduğu bir politika biçimi, o politikacıların yönettiği ve yönetmek istediği ülkeye zarar verir.
O ülkede yaşayan insanların da dengesini bozar.
***
Cennet ülkemde şimdiye dek yaşanmayan bir kimlik kavgası yaşanmaya başladı.
Ve bu kavga, dostumuz, müttefikimiz olduğu sanılan emperyalist ülkeler tarafından körükleniyor.
***
İktidar partisine oy verdiği için, bu partinin hatalarını, aymazlıklarını görmezden gelenler ve her icraatını gözü kapalı savunanlar, politikadaki seviye düşüklüğü konusunda ne düşünüyorlar bilemiyorum.
Çünkü her şey herkesin gözleri önünde gelişiyor.
İletişim teknolojisi ve görsel basın sayesinde hiçbir şey gizli kalmıyor.
***
Kutsal Ramazan ayının ilk günü, Cuma namazından çıkarken, belli adrese “alçak – namussuz” nitelemesi göndermek, dini bütün bir Müslüman’a yakışır mı?
Kerameti kendinden menkul Oruç Baba bu işe ne der?
***
Cumhuriyetle yaşıt olan ana muhalefet partisi için “malum parti” yakıştırmasını kullanmak, bir devlet adamına yakışır mı?
Şimdi, Mustafa Kemal’in kemikleri sızlamaz mı?
***
Politika halkı yönetme sanatıdır.
Politikacı, bu kutsal sanatı iyice belleyip içine sindiremezse, düzey düşer.
Politik düzeysizliğin yurttaşa yansıması da kargaşa çıkmasına neden olur.
Yapılmak istenen de bu mudur yoksa?
Dilerim bu değildir.
Dilerim bu sorum havada kalır…
***
Cennet ülkemin altını oymak isteyenler, yerli işbirlikçileriyle bunu başarabileceklerini sanıyorlarsa aldanıyorlar.
Çünkü, bunca olumsuzluğa, bunca düzeysizliğe karşın, aklı başında insanların soyunun henüz tükenmediği inancını taşıyorum.
Umarım ve dilerim bu düşüncemde yanılmıyorumdur.
Eğer bu konuda da yanılıyorsam, yandı gülüm keten helva.
Ya da Irak’ta olduğu gibi, “BADE HARAB – ÜL BASRA…”
|