Gençlik yıllarımız kargaşa içinde geçti
Birkaç örnekle anlatmaya çalışayım;
1960 lı yılların sonuna yaklaşırken, Amerika’nın 6. Filosu kara sularımıza girdi.
Hani dost ve müttefikiz ya!
Üniversite öğrencilerinden karşı direniş başladı.
O karşı direniş gösterenlerden çoğu şimdi yaşamıyor.
Kimi öldü, kimi öldürüldü ve kimileri de asıldı.
Aradan çok geçmeden, bu dost ve müttefik(!) ABD’nin 6. Filosuna direnenlere karşı çıkanlar iktidara geldiler.
Ne Amerika’ymış değil mi?
Nasıl kindar, nasıl ikiyüzlü, nasıl sinsi dost ve müttefikmiş?
1968, 1969, 1970, 1971, 1972 nasıl zor yıllardı, anımsayın.
Anımsayamadıysanız ben anlatayım;
Kardeşin kardeşi kırmaya başladığı yıllardı.
O günleri yaşamayanlar, bırakın yaşamayı, o günleri okumayanlar gerçekleri göremezler.
O yıllarda bir devrimci gençlik vardı bir de ülkücü gençlik.
İki gurubun da idealleri ortaktı.
Devrimci gençlerin sloganı “bağımsız Türkiye” , Ülkücü gençlerin sloganı “milliyetçi Türkiye” idi.
Sloganlara dikkat edin, iki ayrı gurubun da sloganının öznesi “Türkiye” idi.
İdealizm hep ön plandaydı.
Bu durum, egemen güçlerin hoşuna gitmedi.
Devrimciyi komünist, ülkücüyü faşist olarak yaftaladılar.
Ve iki gurubu birbirine kırdırmaya başladılar.
Yetmedi, 12 Mart muhtırası yaşattılar.
O da yetmedi 12 Eylül faşizmini kurgulayıp tezgahladılar.
Çok acılar çekildi, çok acılar yaşandı.
Aleviyi sünniye düşman etmeye çalıştılar başaramadılar.
Türk – Kürt kargaşası yarattılar ki kavga halen sürüyor.
Şimdi de bizim yurt içinde yargılama yetisi gösteremeyip üstünü örtmeye çalıştığımız çeşitli rüşvet ve yolsuzluk olaylarının, Amerikalarda sürmesini içimize sindirmemiz için çalışıyorlar.
Dün “hayırsever işadamı” dediğimiz sahtekara, bugün “o da kimmiş?” dedirttiler bize.
Ne Amerika’ymış, nasıl da dost ve müttefikmiş değil mi?
Hadi biraz düşünelim…
|