(Yazımın başlığını “Genel Kurul” olarak yazacaktım, yanlış tuşa basıp kurulu gurul olarak görünce, bunda da bir hikmet olduğunu düşünerek öylece bıraktım.)
“Yüce” bildiğimiz Meclis’te bütçe tartışmalarını izlerken ürperiyorum.
Bütçeden başka her şey tartışılıyor.
Bazen, bizi bunlar mı yönetiyor diye de hayıflanıyorum.
Konuşması için kürsüye davet edilen “sayın” milletvekili, konuşmasına “sayın başkan, saygı değer milletvekili arkadaşlarım” diye başlıyor.
Her vekil birinin adını anarken, adını söylediği kişinin adının önüne “sayın” sözcüğünü eklemeyi ihmal etmiyor.
Konuşmanın bir yerinde işler zıvanadan çıkıyor, birbirine sayın diye seslenen sayın milletvekilleri, bu kez birbirlerine, “vatan haini”, “alçak” diye bağırmaya başlıyorlar.
Sonradan birbirlerinden özür dileyip dilemediklerini bilemiyorum ama o “vatan haini”, “alçak” sözcükleri, Meclis televizyonunun hoparlöründen çınlıyor ve bu televizyonu izleyenler duyuyor.
Bu arada, sayın milletvekilleri birbirlerine “vatan haini”, “alçak” diye höykürürken, haber kanallarına, sokaklardan kötü haberler yansıyor.
Eşini ve çocuklarını öldürdükten sonra intihar eden baba haberleri.
Kadınlara taciz, tecavüz ve öldürme haberleri.
İntihar haberleri.
İşkence edilmiş ölü bebeği parka bırakanların haberi.
Hep ürpertici haberler.
Yüce meclisin halini de görünce, ürpermem ve kızgınlığım artıyor.
Oturduğum yerde sinirlendiğim için, mide sancısından kıvranıyorum.
X
Her şeye karşın bu cennet ülkede iyi ve güzel insanlar çoğunlukta.
Ben de böyle bir teselli bularak kendimi avutmaya çalışıyorum.
Ancak öyle sakinleşiyorum, öyle rahatlıyorum.
Nereye ve ne zamana kadar diye sorarsanız;
Vallahi bunu ben de bilmiyorum…
|