Deniz yoluyla Antakya sahilinden bir yerlerden yola çıkın.
İskenderun’u, Mersin’i geçin.
Taşucu’ndan sonra Akdeniz şeridindeki koylarda kulaç ata ata ilerleyin
Güneşin denizden doğup yine denizden battığı Side’yi de arkanızda bırakarak Antalya’ya doğru ilerleyin.
İlkin Lara’da, sonra da Konyaaltı’nda yüzerek Kemer’e geçin.
Cennet ülkemin batısına vardınız mı?
Şimdi oradan yine deniz yoluyla kuzeye doğru açılın.
Çok yeri geçersiniz ama Fetiye’de Ölüdeniz’i tepelerden seyretmeden geçmeyin.
Yukarıya doğru çıkmaya başlayın.
Marmaris’i, Kuşadası’nı, Bodrum’u geçin.
Güzel İzmir’in körfezinden kayarak Didim’e doğru çıkın.
Daha yukarılara, Akçay’ın serin sularında da yıkanarak, Çanakkale Boğazından Marmara Denizine girin.
Doğru Avşa Adası’na.
Avşa’dan Marmara Adası’na geçin ve Erdek’e gelin.
Erdek’in serin sularında denizanalarıyla yüzdükten sonra, İstanbul Boğazı’na yönelin.
İstanbul’da hiçbir yere uğramadan, en kuzeydeki Kilyos kıyılarından Karadeniz’e açılın.
Zonguldak’ı Kastamonu’yu da geride bıraktıktan sonra Samsun’a bir çıkın.
Oradan da Artvin’e doğru devam edin.
Artvin’in, o hırçın dağları arasındaki güzelliklerini de gördükten sonra kara yoluyla Doğu Anadolu’dan aşağı doğru inmeye başlayın.
Zigana Geçidi’nden de geçerek Malatya’ya kadar indiniz mi?
Güzel…
Commagane Krallığının uygarlığına yaklaşıyorsunuz demektir.
Adıyaman’ın Nemrut Tepesi’nden, bir kısmı kurtarılan, çoğunluğu sular altında kalan Belkis (Zeugma) harabelerine varın.
Tarihin harman olduğu cennet ülkemin gördüğüm, gezdiğim yerlerinde, size de sanal bir gezinti yaptırmak istedim.
Bu arada Nevşehir’in peribacalarından uçuramadım sizi ama güzergahımızda değildi.
Yoksa Ihlara Vadisi’ni görmeden geçmek olur mu?
Yine kara yoluyla sanal yolculuğumuzu sürdürelim.
Belkis Harabeleri’ni de gördükten sonra Nizip’i geride bırakarak Gaziantep’e, oradan da sınır kenti Kilis’e geçelim.
Kilis’te bir otobüse binip, ülkenin pay – ı tahtına doğru yola çıkalım bir de…
Adana, Mersin, Ulukışla, daha sonra suyu kuruyan Tuz Gölü’nün kıyıcığından gidelim gidelim ve pay – ı tahta varalım bakalım neler oluyor?
Vardık mı?
Bir de baktık pay – ı tahtın tahtaları gıcırdıyor.
İşte o zaman bilinen bir marşı söylemeye başlamaz mısınız?
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin Yaşına bak…”
Şu feleğin işine bakın hele…
Bu yazı burada biter mi?
Bitti bile…
|