Yazdıklarımı takip ettiğini, kültürlü ve eleştirel bir yapısı olduğunu bildiğim bir dostum, yazılarımda yerele pek değinmediğimi söyleyerek, beni tatlı tatlı eleştirdi.
Yerden göğe kadar haklısın dedim.
Yerele neden az değindiğimi anlattım, ikna edebildim mi bilemiyorum.
Yerel konulara neden pek değinmediğimi burada da anlatmak istedim.
Örnekleri çok ama ben birkaçıyla yetineyim;
Anakent Belediye Başkanı, “bakan başkan” Fatma Şahin’den mi söz edeyim?
Onu yere göğe sığdıramayanlar pek çok, bir de ben mi yazayım?
Gaziantep Üniversitesi Rektörü’nü mü yazayım?
Hazret manşetlerden düşmüyor zaten.
Şahinbey, Şehitkamil belediyelerini mi yazayım?
Oooo, her gün yazanlar var.
Sanayi Odası, Ticaret Odası gibi meslek kuruluşlarına gelince;
Bunları yeterince öven haberler, yazılar her gün okunuyor.
Hem de neden övdükleri belliyken…
İşte bu tür durumları bildiğimden olsa gerek, bana da hep genel konuları yazmak düşüyor.
Bu kurumları, bu kurumların başındakileri bari ben yazmayayım diye düşünüyorum.
Suriye politikasından söz ediyorum, şehitleri, gazileri yazıyorum.
Sınır kentlerimiz Hatay’da, Kilis’te, Gaziantep’te yaşayan yurttaşların çektiği sıkıntılardan bahsediyorum.
Suriye ile yeniden ve ivedilikle diplomatik ilişkilerin kurulmasından söz ediyorum.
Sığınmacı Suriyelilerin içinde bulundukları durumları yazıyorum.
Benim Mehmetçiğim, onların ülkesinde, onların güvenliği için savaşırken, onların gençlerinin nargile kafelerde nargile fokurdattıklarına değiniyorum.
Suriyeli sığınmacıların varsıllarının, birkaç konut satın aldığından ve hiçbir yurttaşına kiraya vermediğinden söz ediyorum.
Yoksullarının bir kısmının ekmek savaşı verdiğinden, bir kısmının fuhuşa zorlandığından, bir kısmının hırsızlığa, kapkaççılığa soyunduğundan bahsediyorum.
Çünkü böyle güncel ve can alıcı konulara giren meslektaşım, her geçen gün azalıyor.
Bari bu konuları da ben yazayım diyorum.
O beni eleştiren arkadaşımı ve okurlarımı ikna edebildim mi?
Onu da bilemiyorum…
|