Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımız.
Erkekler Parkı ile Kadınlar Parkı karşı karşıya.
Ama park, içlerinde beton yığını yok.
Ortasından Cumhuriyet Caddesi geçer.
(Cumhuriyet Caddesi yine var ama boydan boya yürüdüğünüzde Türkçe konuşana az rastlarsınız. Daha çok Arapça konuşanları duyarsınız.)
Cumhuriyet Caddesi’nin doğuya doğru sonunda da Santral parkı var.
Aslında adı Necmettin Ergin Parkı ama biz santral parkı derdik.
Çünkü içinde Kilis’e elektrik veren bir santral vardı.
Kilis’te kaymakamlık yapmış Necmettin Ergin’in adı verilmiş.
(Şimdi konut alanı…)
İşte biz o yıllarımızda bu caddede, bu parklarda türküler, şarkılar söylerdik, oyunlar oynardık.
Güzel yıllardı.
Kilis, o yıllarda Kilis idi.
Şimdilerde mi?
Kilisli artık şarkı türkü dinleyemiyor, söyleyemiyor.
İçinden çıkan, Türk sanat müziği ustası Alaeddin Yavaşça’nın şarkılarını dinleyemiyor ve söyleyemiyor.
Yine Kilis’ten yetişen Türk halk müziği sanatçısı Reşit Muhtar’ın derlediği ve okuduğu Kilis türkülerini dinleyemiyor, söyleyemiyor.
Hüseyin Fındık, sazını çalıp, coşkuyla türkü söyleyebiliyor mu? bilmem.
Ne “Kuru Kastel” akıyor ne de “süt içtim dilim yandı” da olduğu gibi dilimiz yanıyor, süt hep dökülüyor ve kilim yanıyor.
Günümüzde Kilisli bol bol top sesi, füze sesi, uçak sesi duyuyor ve ambulansların siren sesiyle irkiliyor.
Güzel şarkılar, duygulu türküler söylemeye, dinlemeye zaman ayıramıyor.
Çünkü savaş araçlarının sesi, Kilislinin sesini bastırmış durumda.
Dahası, ne “duzlu mayanalı hedik” satan kaldı ne “helva tuda kap getir” diye bağıran “hudarcı.”
O yıllarda bizim keyifle oynadığımız “höllükıllı” , “şakı bilbilim”, “muraharal” gibi Kilis’e özgü oyunları, bırakın oynamayı bilen bile kalmadı.
Gençler ve çocuklar, beyinleri teslim alan akıllı telefonlardan başlarını kaldıramıyorlar.
Ve Kilis’te hayat devam ediyor.
Nasıl oluyorsa…
|