Dün, bu yazıyı yazacağım, sağıma soluma, önüme arkama bakıyorum, yazacak bir şey bulur muyum diyorum, bulamıyorum.
Afrin’i yazsam, girdik – gireceğiz.
Güneyde Rusya ve Amerika komşumuz olduğunu yazsam, herkes biliyor.
Kilis’i yazsam, yaza yaza bir hal olduk, değişen bir şey yok.
Kamil Ocak Stadyumunu yazmaya kalksam, ne haddimize.
Gaziantep’te yaşamamıza karşın, kentim için, Kamil Ocak Stadı için benim düşüncemin hiç önemi yok.
Bu kente yılda birkaç saatliğine gelen birilerinin, bu kent için her konuda karar verme hakkı var.
Eeee, ne yazayım?
Amerika’nın dış işleri bakanı değişmiş.
Bana ne?
Amerika’nın CIA’sının başına şiddet yanlısı, gaddar bir kadın atanmış.
Bana ne?
Ben Amerika’da yaşamıyorum ki.
Türkiye’de yaşıyorum, Amerika’nın başkanı değişse bana ne?
Amerika ile benim göbek bağım mı var?
Benim ülkem tam bağımsız, demokratik bir hukuk devleti değil mi?
Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşanan hukuksuzluklara, çarpıklıklara, çelişkilere bizim çözüm arayıp bulduğumuzu, bu kıçıkırık dünya kıskanıp duruyor.
O kıskandıkça biz büyüyor, gelişiyor ve dünyaya çekidüzen verecek konuma geliyoruz.
Hala ne yazmalı diye düşünüyorum.
Gaziantep’in trafik sorunu desek, çözdük hamdolsun.
Çarpık yapılaşmaya da kentsel dönüşüm projelerimizle çözüm bulduk.
Şablon olarak al Gaziantep’i, oturt Türkiye geneline.
Dünya bizi kıskanıyormuş, varsın kıskansınlar.
Biz Rusya ile Amerika ile İran ile Çin ile hatta Almanya, İngiltere, İsrail ile dostuz ya!
Dünya bu dostluğu kendine yediremiyor.
Onlar, çok kutuplu dünyada yaşadığımızı bir türlü anlayamıyorlar da ondan kıskanıyorlar.
Çatlasınlar, patlasınlar…
|