İhtiyacı olana yardımda bulunmak, bizim geleneklerimiz arasındadır.
Hemen hemen tüm geleneklerimizin görgüsüzlüğe dönüştüğünü görmek, düşünen insanları incitiyor.
Özellikle kutsal ramazan aylarında yapılmak istenen yardımların bilgisizlikten, beceriksizlikten değil, görgüsüzlükten ve reklam amaçlı olduğundan kargaşaya dönüştüğüne tanık oluyoruz.
Görsel basının acar muhabirleri de bu tür kargaşalara, her kargaşada olduğu gibi balıklama dalarlar.
Haber değeri yok mudur?
Tabi ki vardır…
Ancak yapılan yardım değil, yardım yapılırken yaşanan kargaşa haberleştirilir.
Bu tür kargaşalara salt Gaziantep’te değil, hemen hemen bütün kentlerde sık sık rastlanır.
Adam gibi yardım yapmak yerine kargaşa yaratmak ve bu kargaşadan da keyif almak, ayrı bir gelenek haline geldi neredeyse.
xxx
Yönetenler tarafından güllük gülistanlık gösterilmeye çalışılan cennet ülkemde ne kadar yoksul yaşadığını anlamak için, bu yardım kargaşalarının basına yansıması, birilerinin kafasına “dank” diyor mu bilemiyorum.
“Alın – verin – alın” reklamlarıyla ülke ekonomisini kurtarmaya çalışmak, dolayısıyla ülkeyi kurtarmak yeni bir model olsa gerek…
Koca koca adamlar, televizyon ekranlarına çıkıp, “alın, verin, alın, şu kazansın, bu kazansın, ülke kazansın” diye feryat etmelerine, bu görgüsüzce yapılan yardım kuyruklarında telef olan yoksul insanlar nasıl bakıyorlar acaba?
Yardım kuyruğundayken, bir kamera görünce yüzünü gizlemeye çalışan onurlu yoksulları, bu fotoğrafın neresine koymalıyız?
Yardımda, “sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmamalı” anlayışı nerede kaldı?
Hele bir de hiçbir ihtiyacı yokken, sırf beleş diye bu yardımlardan pay koparmak isteyen zübükler var ki;
Onların yüzüne tükürseniz, yardım sanırlar…
Yardım yapmanın da bir yolu, yöntemi vardır.
Yol, yöntem bilmeyen sonradan görmeler, yardım yapmaya kalkarsa, bu tür kargaşalar daha çok yaşanacaktır.
Ve biz bu çirkin fotoğrafları daha çok göreceğiz.
Önemli olan, tepedekilerin bu fotoğraflara nasıl baktıkları…
Ki onlar da “derya içredirler lakin deryayı bilmezler…”
|