Akademik alanda siyaset bilimi tartışılabilir ama siyaset akademik bir alan değildir.
Bu gerçeğin yanı sıra akademik alanın siyasete bulaşması ise tehlikeli bir süreçtir.
Ve üzülerek belirtmeliyim ki akademik alana siyaset bulaştırılmıştır.
Böyle olduğu için de öğrencisiyle, öğretim görevlisiyle, akademik alan psikolojik bir sorun yaşamaktadır.
Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık durumuna düşen bilim adamı geçinenlerden, bu ülkeye yarar da gelmez hayır da gelmez.
Kimseyi incitme diye bir maksadımız olmadığını belirterek başka bir konuya geçelim.
Boşanmalar gırla gidiyor.
Konkordatolar (anlaşmalı iflaslar) almış başını gitmiş.
Konkordato ilan edemeyenlerin, iş yerlerinde, fabrikalarında yangınlar çıkıyor, her şey küle dönüveriyor.
Her gün birkaç cinayet işleniyor.
Hem de hiçten yere.
Adam en yakınlarını vuruyor, öldürüyor ve polisi arayıp suçunu itiraf ederek teslim olacağını söylüyor.
Adalet dağıttığı düşünülen adalet saraylarının önünde cinayetler işleniyor.
Parklarda gezmek, oturup dinlenmek yürek işi oldu.
Mafya özentisi içinde olan gençler ya gasp olaylarına ya yaralama, öldürme olaylarına karışıyorlar.
Terör olayları bir türlü bitmiyor.
Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar dileğinden öteye gidilemiyor.
X
Asıl konumuza gelirsek;
Cumhuriyet tarihinde, hiçbir iktidarın bir göç politikası olmadı.
Köyler boşaldı, kentler tıkandı.
Buna karşın oturup tarımdan, hayvancılıktan söz etmek havada kalıyor.
Bizim göç politikasızlığımıza bir de sığınmacılar eklenince, konunun üstüne tüy dikilmiş oluyor.
Bu durumlar düzelemez mi?
Belki zaman alır ama mutlaka düzelir.
Ne zaman diye soracak olursanız;
İşte o konuda ben de cahilim…
|