İnsanoğlu uygarlaştıkça şımardı.
Şımarıklığı uygarlık sanıldı.
Şımardıkça doğanın dengesini bozacak şeyler üretmeye başladı.
Son zamanlarda mevsimler değişti.
Yaz, yaz olmaktan çıktı, kış, kış olmaktan çıktı.
Hani “nisan yağmurları” dediğimiz yağışlar vardı.
Son yıllarda nisan ayında yağan yağmur görüldü mü?
Yöremizde kış aylarında yıllardır kar görülmedi.
Yağmurlar neredeyse dünyayı terk etti.
Geçtiğimiz yıl yağmur yağmadığı için susuz kalan tarım alanları kıraç topraklara dönüşmek üzere.
Bu susuzluk durumunda, susuzluğa direnerek yetişen ağaçların verdiği ürünler kurtlandı, bozuk çıkmaya başladı.
Zaten her zaman zor durumda olan üretici, daha da zora girdi.
Türk lirasının değer yitirmesi, çarşı – pazar fiyatlarındaki artışı beraberinde getirdi.
Uygarlaştığını sanan insanlar kendilerine ihanet içine girdiklerinin ayrımına varamadılar.
Aralık ayına girmemize çok kısa bir zaman kaldı.
Aralık ayını kış ayı olarak biliriz.
Yağmurla, karla gelir.
Kasım ayının sonundayız, daha soğuklar bile başlamadı.
Doğuanadolu’nun dışında yağmur, kar gören bölgemiz yok.
Arada bir sağanak yağışlar olmuyor değil ama bu sağanak yağış bazen afete dönüşüyor, sel baskınları yaşanıyor.
Üstelik tarım alanlarına zarar veriyor.
Yazımın başından beri anlatmaya çalıştığım konu, doğanın dengesinin bozulduğu.
Kim bozuyor?
İnsanlar bozuyor.
Domatesin, salatalığın kokusu kalmadı.
Oysa bunlar mis gibi kokardı.
Ziraat ile uğraşan kesime yabancı tohum, çeşitli tarım ilaçları ile daha çok ürün alınacağı enjekte edildi.
Mevsiminde yetişen ürünler, her mevsim yetişmeye başladı ama hepsinin tadı bozuldu.
Bazı ürünlerde zehir yemeye içmeye başladık.
Zehir solumamız da cabası.
Ve en önemlisi değişen bir şey yok.
Ne tarım politikası ne gıda politikası ne üretimde sağlıklı ürüne yönelme.
Doğanın dengesini bozmayı sürdürüyoruz.
|