Çook eskiden, daha doğru bir söylemle, sebzeyi, meyveyi mevsiminde yediğimiz çok eski zamanda, patlıcan ve domates yetişince, “fukara artık aç kalmaz, karnı doyar” diye bir söylem vardı.
Günümüzde meyvenin, sebzenin mevsimi kalmadı.
Her mevsim, her tür meyve ve sebze bulunur, alınır, yenilir oldu.
Eski tadı olmasa da.
Zaten her türlü eski tat, çok eskide kaldı.
Bugüne gelirsek;
10 liradan aşağı satılan ne sebze ne de meyve kaldı.
Sivri biber 15 lira.
Patlıcan 16 lira.
Soğanı, sarımsağı, domatesi, patatesi, hıyarı hiç sormayın.
Kilosu 16 liraya satılan patlıcanı 10 – 15 gün yemesek ölür müyüz?
Kilosu 15 liraya satılan sivri biberi 10 – 15 gün yemesek, bağışıklık sistemimiz mi çöker?
Korkmayın, hiçbir şey olmaz.
Çok değil, 10 ya da 15 gün kimse bunları satın almazsa üretici top mu atar?
Aracı aç mı kalır?
Tüketici ölür mü?
Vallahi de billahi de bir şey olmaz.
Yalnız mallar elde kalır ve çürür.
Üstelik belediyelerin silkelemesine de gerek kalmaz.
Piyasada sebze meyve alımındaki para dolaşımı durunca, bu malların aracılarının aklı başına gelebilir.
Bu fiyatlardan, üreticinin kazançlı çıkacağını hiç düşünmedim.
Üretici her dönemde ezilmiştir ve ürettiğinin tam karşılığını alamamıştır.
Bu işlerden, komisyoncu denilen aracılar kazanmıştır hep.
Madem Ankara’nın bu konuda bir planlaması yok, iş yine tüketiciye düşüyor.
Tüketicinin tam bir dayanışma içinde, 10 – 15 gün çarşı – pazara uğramaması, fiyatlar üzerinde etkili ola bilir mi?
Onu da bilemiyorum.
Bu yazıma şaka yapıyormuşum gibi bakarsanız sanırım yerinde olur.
Çünkü kimsenin böyle tutarlı bir dayanışma gösterip, 10 – 15 gün patlıcan, domates, sivri biber almayacağını düşünemiyorum.
Biz dayanışmayı çoktan unuttuk.
Bana da “şaka şaka” deyip geçiştirmek düşüyor…
|