Ülke geneline programsız bir biçimde yayılan Suriyeliler için sığınmacı diyorlar.
Yanlış.
Onlar, ülkelerindeki kargaşadan kaçıp gelen sığınmacılar değil.
Belki bir kısmı öyle ama aslında küresel bir proje kapsamında ülkeye getirilerek, kargaşaya hazır tutulan insanlar.
Bakar mısınız?
Dini bayram günleri öncesinde ülkelerine gidip bayram kutluyorlar ve geri dönüyorlar.
Onların içinde de sıkıntı içinde olan saf insanlar yok değil.
Çoğunluğunun keyfi yerinde.
İş yeri açanların, mükellef olma gibi bir dertleri yok.
Çünkü her türlü vergiden muaflar.
Okul çağındaki çocuklarının ders çalışma, dershaneye gitme diye bir derdi yok.
Çünkü üniversitelere sınavsız girebiliyorlar.
İşi olmayanlara gelince, ulufe gibi dağıtılan paraları almak için, banka ve PTT önlerinde kuyruklar oluşturuyorlar.
Kaçırabildikleri paralarıyla gelenler de parklarda, sahillerde nargile fokurdatıyorlar.
Resmi kayıtlara göre bu 4.5 milyon yabancının içinde tabi ki namuslu, düzgün, iyi ve güzel düşünen sıkıntılı insanlar da var.
Ancak galiba onlar da azınlıkta kalıyor.
Bakın, daha Afganistan, Azerbaycan, İran, Irak, Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelen sığınmacılara değinmedim bile.
Tamamının asıl amaçlarının da “üreme” olduğu ortada.
Çoğaldıkça çoğalıyorlar, çoğalıyorlar, çoğalıyorlar.
Bunlar hep bir projenin ürünü.
Kimin, kimlerin projesi olduğunu sağır sultan bile biliyor.
Bir biz anlayamadık.
Bir kentte bir bina çöküyor, binanın çöktüğü mahalle, riskli alan olarak ilan ediliyor.
Hatay’da, Kilis’te, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da, Kahramanmaraş’ta, Mersin’de, Adana’da gittikçe çoğalan ve adını sığınmacı koydukları Suriyeliler çoğalıyorsa, bu kentlerin de risk alanı ilan edilmesi gerekmez mi?
Gerekmiyor demek ki.
Belki de gerekmediğini düşünenlerin bir projesi bu.
Şimdi üç soru:
1 – Bu bir ulus kavramından dönüş ve ümmet politikasına geçiş midir?
2 – Merkez Bankası Başkanını görevden almak bu konularla birlikte ekonomiyi de çözecek mi?
3 – İşimiz yine Allah’a kaldı desek yeri mi?
Vallahi de öyle görünüyor…
|