10 gün aradan sonra yine birlikteyiz.
Bir Gaziantep söylemini başlık yaparak yazıya girdik.
Gaziantep’te bir söylem daha var;
“Gedeceğin entep, yeyeceğin bepmez.”
Hele de Etebek pekmezi.
Kalmadı ya!
Uygarlaştığımızı sandıkça bazı değerlerimizi, alışkanlıklarımızı, damak tatlarımızı unutuyoruz.
Unutmak değil de garipsiyoruz desek daha doğru olur.
Nüfus çoğaldıkça, binalar yükseldikçe uygarlaştığımızı sanıyoruz çünkü.
Ya da bize öyle geliyor.
Hem de koca kentin trafik sorununu bile çözemeden.
Nasıl bir uygarlaşmaksa.
X
1960 lı yılların ortalarında Kilis’ten gelip Gaziantep’e yerleştim.
Ve hala bu güzel kentte yaşıyorum.
O dönem Gaziantep’in nüfusu 85 bin idi.
Bugün 2 milyonu aşmış durumda.
Bu sayının içinde sığınmacılar yok.
Kentin nüfusu artıp kalabalıklaştıkça sorunları da arttı.
Akıllı yerel yöneticiler yetiştiremedik.
Bu eksikliğin cezasını da kentte yaşayanlara yükledik.
Her dönemde alkışlanmayan politikacı kalmadı ancak onlar, Gaziantep’in hızlı gelişimini öngöremediler ve bu konuda pek duyarlı olmadılar.
Sonuç;
Kayırmacı, sağlıksız ve çarpık yapılaşmayla, günümüzde de süren trafik kargaşasıyla, hava ve çevre kirliliği ile yaşanan bir kent oldu koca Gaziantep.
Uzunca bir döne sanayi kenti olarak anıldı.
Hala sanayi kentiyiz diye avunuyoruz ama 10 – 15 yıl öncesini sanayi kenti değil artık.
Sanayi Odası yöneticiler, Ticaret Odası yöneticileri bu konuyu çok daha iyi bilirler ama onlar da “kol kırılır yen içinde kalır” politikası izleme zorunda hissediyorlar kendilerini.
Tutturmuşuz bir Gasro – Antep, oyalayıp ve oyalanıp gidiyoruz.
Burnumuzun dibinde yaşanan bir operasyon var.
Bakalım bu operasyon sonunda daha akılcı düşünebilecek miyiz?
|