(Yine eski bir yazım.
16 Mart 2007 günü yayınlanmış.
Neredeyse 14 yıl olmuş.
Bakın bakalım.
O günden bu güne değişen bir şey var mı?)
“Halk sıkboğaz ediliyor.
Sosyal devlet söylemi, laf salatası.
Her türlü verginin, her türlü harcın boyutu, her yıl artarak büyüyor.
Özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi, katma değer vergisi, her konuda uygulanan harçlar, yurttaşı “yetti gari” nokrasına doğru sürüklüyor.
Emekli olduktan sonra bir kahvehane köşesinde çürümeyi içine sindiremeyen küçük esnaf, işini yapmayı sürdürünce, emekli maaşından kesinti yapılıyor.
Akaryakıtta, içkide, sigarada uygulanan dolaylı vergiler, satın alınan değerin birkaç kat tutarına varıyor.
Kapkaççının çarptığı çantasındaki sürücü belgesinin, kimliklerinin yenisini çıkarmak isteyen mağdur, birkaç gün zaman kaybının dışında, çeşitli harçlar ödeyerek alabiliyor yenilerini.
Elektrik, su, telefon faturalarındaki vergilendirmeleri geçiyorum.
Çevre temizlik vergisi, emlak vergisi, zorunlu deprem vergisi, üstüne üstlük bunlara bir de KDV ekleniyor.
Çok para kazananın az, az para kazananın çok vergi verdiği bir sistemde, halk kendini sıkboğaz edilmiş gibi hissediyor.
Piyasada her şey yabancı paralarla ölçülüyor.
6 sıfır atılmasına karşın paramıza hala güvensizlik var.
Kökleşmiş ve para kazanan kurumlar, devletin değerli arazileri, milliyeti gözetilmeden parası olana satılıyor.
Küçük esnaf vergi sarmalıyla boğuşurken memur, işçi, emekli aldığı kadük maaşla yaşama savaşı verirken, yaygın ve saygın basınımız ile sosyal fahişelerin, dönmelerin işgali altındaki televizyonlarımız, ülkeyi gül bahçesindeymiş gibi yansıtıyor.
Halk arasında bir söylem vardır; (ölüyü fazla yıkarsan osurur) derler. Ölünün yellenmesinden bir şey çıkmayacağı bilindiğinden olsa gerek, yöneticiler, sessiz halkı ölü yıkar gibi yönetiyor.
Ortalık yellenme kokusundan geçilmiyor ama aldıran yok.
Cami ne kadar büyük olursa olsun, imam bildiği gibi okumayo sürdürüyor.
Geçmiş iktidarlar dönemlerinde de böyleydi, bu iktidar döneminde ise işin cılkı çıktı.
Deneyimsizlik diyemiyorum çünkü kadrolarında devlet deneyimi almış birçok insan var. Tek adam dayatmasına bir türlü karşı çıkılamıyor.
Halka gelince; yaşanan tüm olumsuzluklara karşın (du bakali n’olcek) bezginliği içinde kıvranıp duruyor.
Sonuç olarak (binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete.)
|