Babam öldüğünde annem beni babaannemlere vermişti. Belki de o zaman, birlikte bu kararı aldılar, bilemiyorum. Ama bildiğim; ben babaannemin Ankara Ulus'taki evinin karşısındaki Bozkurt Ilkokulu'nda 1.sınıfta okuyorken; halam akşamları (o zamanlar okuldan veya işten diye düşündüğüm) eve geldiğinde bana heceleri çalıştırırdı. "A-ta-türk" kelimesini ayrı ayrı hecelerdim ama halam "şimdi birlikte oku bunları" deyince birleştiremezdim. Sadece bu kelime değil, bütün kelimelerdeki heceleri hecelerdim ama kelime halinde söyleyemezdim.
Halam çok sakin ve sabırlı olarak çalıştırırdı beni. Ancak, heceleri kelime haline getiremediğini görünce inanamazdı bunu nasıl yapamadığıma.
Yine bir akşam, heceleri kelime haline getirme çalışmalarımız esnasında halam; " ne diyo burada Handan'cım oku bakalım" dediğinde ben yine; "A ta türk " dedim. "Şimdi hepsini oku bakalım " dediğinde; birden "ATATÜRK" dedim.
Rahmetli halam ayağa kalktı, sevinçten çığlık atarcasına haykırmaya başladı. "Aneeee, Handan Atatürk dedi, Handan Atatürk dedi".
Beni öptü, sevgi gösterilerinde bulundu ve içeri gitti. Gıcırdama sesinden babaannemin kimbilir ne hatıralarla dolu antika ahşap gardrobunu açtığını anladım. Biraz sonra elinde, şimdilerde düşündüğümde; büyük, yassı, lacivert parlak bir hediye kağıdına sarılmış bir şekilde hayal ettiğim bir paketle geldi.
Büyük bir merakla ona bakarken,; "bunu senin için aldım, hediyen bu. "Atatürk "dediğin icin, bir gün heceleri çözeceğini bildiğim için sana bunu aldım aç bakalım" dedi.
Açtım. Büyük bir defter, bir suluboya ve bir çikolata vardı içinde. Ama öyle şaşırmıştım ki, bizim okuldaki resim defterimize benzemiyordu, onun iki katı kadar büyüklükte bir resim defteriydi bu defter.
Ne kadar şaşırdım, ne kadar sevindim, ne gibi daha başka duygulardaydım bilemiyorum ama, bende büyük etki yaratan bu anlar günlerce rüyama girdi.
Okul yıllarımda; önce aile içi ilişkiler, düzen, dersler derken ilgi alanlarım gelişti. Teyzemlerden örgü, dantel, anneannemden yemekler öğrendim, dedemden büyük bir saygıyı, kardeşimden hasreti öğrendim.
Lise yıllarına geldiğimde ne yaparsam yapayım, mutlaka günün sonunda resim yaptığımı, geceleri şiir yazdığımı ve arkadaşlarım sinemaya, parka giderken benim müzik aletleri satan mağazalara gidip akordion, flüt, ud, keman, kanun, piyano gibi aletlerin fiyatlarını araştırdığımı farkettim. Müziğe; şarkı söylemeye ve enstruman çalmaya çok büyük bir ilgim vardı. Bu aletlerin nasıl çalndıkları, piyano almak için neler yapmam gerektiği hiç aklımdan çıkmazdı.
Çok iyi resim yapıyordum, hocalarım beni çok övüyorlardı ama o devirlerde ressam olunca aç kalacağım, para kazanamayacağım söz konusuydu. Çünkü bir resim ancak ressam ölürse değer kazanabilir, para kazanmak için başka bir meslek edinmek gerekirdi. Buna inandığım için, resimle bir hobimmiş gibi yaşadım yıllarca. Müziği de her arkadaş birlikteliğinde şarkılar söyleyerek, mikrofonu kaptığım gibi sahnelere çıkarak ve param olunca yapabileceğim bir zevk olarak düşündüm.
Çesitli işlerde çalıştım. Biraz ticaretle uğraştım. Bir bayan olarak çok becerikli, yetenekli bir yapıya sahiptim. Resim, müzik ve şiirden para kazanamayabilirdim ama inşaat, tadilat, dekorasyon, mimari projeler, otelcilik, mağazacılık, çeşitli cafe bistroların veya lux lokantaların, çoklu sistemlerdeki işletmelerin; fizibilite ve personel istihdamlarında çok gelişmiştim.
Yıllarca çalıştım ve sonunda emekli oldum. Bu çalışmalarımın neticesinde emekli olduktan sonra yaşayabilmem için gereken imkânlara kavuşmuştum.
Artık evimde rahatça ve kimseyle mücadele etmeden yaşayabilirdim. Ancak zamanla bu emekliliğin bana vermiş olduğu boşluğu farkettim. Ben çalışmadan duramazdım. Zaman içerisinde öyle eli açık ve hiç hesap yapmadan harcayan birisi haline gelmiş olduğumdan, bir müddet sonra aldığım paranın bana yetmediğini de farketmiştim.
Ne yapacağımı düşünürken bir gün rüyamda resim yaptığımı gördüm. Birden içimde büyük bir heyecanla uyandım. "Handan" dedim kendi kendime, "Sen ressamsın, Allahın verdiği doğuştan bir yeteneğin var, haydi oturma tablolar yap, sergiler aç, şiirler yaz, kitap bastır, şarkılar söyle, çalışırken yapamıyordun, işte sana zaman, haydi" dedim.
Başladım resim yapmaya, şiirler yazmaya. Müzik koroları, keman dersleri derken "aman Allahım" dedim "ne kadar mutluyum ben.. ". Bir baktım ki yıllarca hep başkaları için yaşamışım ve şimdi kendim için yaşıyorum.
Resim sergileri açtım, bir sürü tablolar sattım, içlerinde bir türlü kavuşamadığım o sevdiğime, bir sürü derin hikayeleri olan aşk şiirleri yazdım. Müzik korolarına gidip koristlikler yaptım.
Bir çalışma yılı sonrasında rahmetli Zeynettin Maraş'ın kimbilir hangi duygularla yaşayıp yazdığı "Gizli aşk bu söyleyemem derdimi hiç kimseye" adlı eserini solo olarak okudum. Rahmetli babam cümbüş çalardı. Behiye Aksoy'u da çok severmiş ve göbek adımı da o yüzden "Behiye" koymuşlar. Onun eserlerini de okurmuş. Acaba ben de babamın anısına "Gizli Aşk Bu"yu Behiye Aksoy gibi okuyabilirim mi dedim, bilmiyorum. Ardından bir tango merakı ve "Ben kalender meşrebim.." ardından eski şarkılar ve müziğin o muhteşem güzelliğiyle solistliğin de tadına vardım.
Aslında özüne dönmüştüm. Yıllarca o iş bu iş derken, çalışıp çabalamıştım ama içimdeki sanat ve bir sürü aşklar benimle birlikte büyümüşlerdi. Işte asıl şimdi yaşam başlıyor gibiydi. Hayat buydu zaten. Geceleri başımın ucundan ayırmadığım defterim kalemimle aniden uyanıp yazdığım şiirler, martıların; kanat çırparken attıkları kahkahalar"i anlatan satırlarım, "beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın" diyen güfteler, "ben hiç bu kadar sevmedim ömrümde siyahı" deyip de siyaha özlem duyuran dizeler; ne bileyim ruhum aradığını buldu galiba sonunda dedim kendi kendime.
Ve sonunda "Istanbul Deyince.. " adı altında yazdığım dizeler; çocukluğumda halamın aldığı resim defteri ve boyalarla ortaya çıkan eserler ve büyüdüğümde anladığım gerçekler: Çocuklara ne verirseniz; onlar da büyüdüklerinde size, daha fazlasını verirler.
Yıllar sonra büyüdüğümde farkettim ki; ben de ufak çocuklara, onların özel günlerinde bir resim defteri, boyalar ve fırçalar alıyorum. Çünkü biliyorum ki onlara bir mızıka verseniz, bir flüt alsaniz müzisyen olur, resimle ilgili bir şeyler alsanız ressam, ya da sanatçı olurlar.
Sağlıcakla kalınız efendim.