Değerli okurlarımız,
Bir kadın ressam olarak; resim ve sanatla içiçe bir 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü'nün tebrik ve kutlamalarının ardından, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 'nü kutlamak üzereyiz.
Bu yazımda sizlere; bu değerli güne istinaden, birbirinden değerli kadın ressam arkadaşlarımızla birlikte Bodrum'da açacağımız KARMA'ŞA adlı Resim Sergi 'mizden bahsetmek istiyorum.
Bodrum'daki ilk kisisel sergimi açtığımda yıl 1992 idi. Iki yıldır Bodrum'da yaşıyordum ve gümbetler, kale, yeldeğirmenleri gibi öyle çok konu vardı ki; nereleri resmedeceğime şaşırıyordum.
Ankara'nın o güzelim karında, çam ağaçlarında ve kültüründe büyüyen bir kız olarak Bodrum; gerek bembeyaz evleri, turizm hayatı, yaşam tarzı, mutfağı, insanları, gerek denizi, tekneleri, guletleri ve palmiye ağaçları ile bambaşka bir dünyaydı benim için.
Benim için, bir başka güzellik daha vardı. Çok iyi iki arkadaşım olmuştu. Bodrum'un Cevat Şakir'i kadar meşhur Fenerci'sinin kızı Hanife Yavaş ve içtenliği, sıcaklığı ve rengahenk giyim tarzıyle Özgün Reklam'ın sahibi Miyase Hanım.
Hanife; o zamanlar her hafta sonu yemekler yapıp ziyaretine gittiğim, Gündoğan'da yaşayan rahmetli nenesi Hanife nenenin torunuydu. Beş kardeştiler. Fidanların gelini ve aynı zamanda öğretmen olan Türkân abla, karşı evde oturan Fatma abla, kardeşleri Sevim ve Bodrum'un denizleri için "ondan sorulur" dediğim, o yakışıklı abisi Forza Mustafa ile tipik bir Bodrum ailesi kızıydı.
Her zaman yanında olan kocası Hasan, oğlu sevgili Pablo Bira Musto, o güzelim kızları Ayşegül ve ani bir sürprizle sonradan aileye katılan Asena ile, alt üst oturdukları evde meşhur ve rahmetli Sünger Pizza Erdoğan'ın ailesi ile birlikte yaşadıkları nar ağaçlı, mandalinalı bir Bodrum evinde güzel ve mutlu bir ale kurmuştu Hanife.
Bodrum'un en güzel kızlarındandı. Aynı benim gibi Türkân Şoray'a benzerdi. Bu arada gerçekten de bana benziyordu Hanife. Bir davette fotoğrafçılar haber yapmak için yanına gelmişler, kendisine "Handan Hanım mümkünse bir fotoğrafınızı çekeceğiz" demişlerdi de aramızda konusu olmuştu Hanife'yle.
Oğlu Mustafa önceleri motocrosscuydu ve her zaman farklıydı o. Nasıl ki Ayşegül sanki adı gibi bir roman prensesi karakterinde , narin, utangaç, zarif bir kızsa; Mustafa da farklıydı işte, tanımak lazım. Bir keresinde, gecenin bir yarısı, tavşanımın arka ayağı kırılmış ve veterinerimiz sevgili dostum Ahmet'e ulaşamayınca bir çare bulabilmek için Mustafa'yı aramıştım. Mustafa da motoruna atlayıp, iki ufak tahta parçası, ip ve bantla gelip tavşanın ayağına o tahtaları bağlayıp tavşanın hayata dönmesine yardım etmişti.
Bir ara Sünger Pizza'da amcasıyla birlikteydi. Sünger'in özellikle gençlere açılmasında büyük katkıları olmuştu. Sonrasında, açtığı günden bu yana bir efsane olan Musto Bistro'yu Bodrum'a kattı. Bodrum'un Barlar Sokağından sonrasındaki Tepecik Camii'nden marinasına uzanan o anayolunda yaz kış demeden, gece gündüz full çalışan Musto Bistro, gerçekten muazzam mutfağı ve Mustafa' nın o kalender dostluğuyle bir markaya dönüşmüştü.
Sonra yetmedi bu Mustafa'ya. Bodrum'a özgü ve dünyanın tanıdığı bir marka daha yarattı; Pablo Bira. Öyle emek sarfetti ki; "Pablo Bira" gerçekten de markalaştı. Gözü kapalı, ideallerinin peşinde koşan devasa güzel bu yüreği kutlamak gerek. Yolun açık olsun Musto; Dünya seni bekliyor. !!!
O dillere destan güzelim Ayşegül, harika bir çocukla evlendi, çok tatlı bir oğluşu var. Çok mutlu. Ama Hasan'ın, Ayşegül'un kınasında, kızıyla dansedip de ağlayışını hiç unutamam. Ailenin en küçük ve güzelliği tescilli kızları Asena ise mutluluk yolunda ilerliyor.
Gelelim Miyase Hanıma.
Miyase; gerçekten anlatılmaz yaşanır deyiminin en uygun olacağı hanımlardan birisidir. Bir insanda bu kadar mı herşey ve herşeyin en iyisi olur bilemiyorum.
Kendisini tanıdığımda; minicik, hanım hanımcık, süslü püslü ama aynı zamanda da ticaretin içinde olan bir hanımdı. Bir Bodrum aşığı, "herşey Bodrum için" diyen bir yapıyla gazete çıkarıyor ve reklam işleri, matbaa, ajans işleri gibi ne iş varsa yapıyordu. Özgün Reklam' dı O. O kadar faaldi ki, Bodrum'da ne olmuşsa veya olacaksa o bilirdi. Bütün herkes severdi Miyase'yi, o da kimseyi kırmaz elinden geldiğince herkesin her işine koşardı. Öyle de iyi kalpli bir insandı.
Yıllar içerisinde aramızda farkında bile olmadığımız öyle güzel bir bağ oluşmuştu ki; evvelki sene Bodrum'da açacağım sergim için kendisini aradığımda aramızdaki sevginin ne denli derin oldugunu görmüş ve inanılmaz mutlu olmuştum.
Ben Bodrum' dan dört yıl kadar ayrılmak durumunda kalmıştım. Ankara'da resme, müziğe, şiire devam ederken Bodrum'da "şiirlerimi de resme kattığım bir kisisel sergi" açmaya karar vermiş ve hemen Miyase'yi aramıştım.
Aramızda geçen güzel bir sohbetle evlendiğini, bir kızı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. O kadar çalışıyor ve herkesle o kadar dosttu ki, nasıl oldu da bu arada birisiyle evlenebildi diye düşünüyordum.
Sergi için buluştuğumuzda eşi Serdar Bey ve kızı Sevinç Su da yanındaydı. Aman Allahım dedim Miyase, bu ne mutluluk, harika bir eşin var, hele Sevinç Su; ne kadar farklı bir çocuk, kabına sığamayan, sanattan anlayan; (çünkü tablolarımın yanına gelip çok dikkatlice incelemişti), hatta resme meraklı bir çocuktu Sevinç Su.
Serdar Bey ise nerdeyse her bilginin, olgunun toplandığı inanılmaz olgun, sevgi dolu ve iyi bir aile babası olmanın yanısıra, iş hayatında çok başarılı, tasarımlarıyla, mutfağiyle müthiş şaşırdığım bir yüce varlık.
Sergim boyunca oldukça sık birlikte olduk. Sevinç Su'daki enerji ve merak her çocuktan farklı boyuttaydı. Öyle zekiydi ki; bir konuyu öğrendikten sonra hemen başka konulara dalıyordu. Ama resim hep ön plandaydı.
Sergimin davetlileri arasında sevgili arkadaşım, dostlarım Çiğdem ve Yaşar Çallı da vardı. Miyase ile sevgili Çallı'ların tanışmalarında, bu cici insanların sevgi, dostluk ve sanatta buluşmalarında, zaten doğuştan bir yetenek olan Sevinç Su'nun sanatta ve resimde ilerlemesinde de bu sergimin etkileri büyüktür diye düşünüyorum.
Güzel bir dostluk, sanatla geçen zamanlar bizi yine bu yıl da ailece gösterdikleri başarılarla dolu Slow Art Gallery' de birleştirdi.
Büyük bir sürprizle katıldığım bu güzel etkinliği sizinle burada biraz paylaşmak istiyorum.
Özellikle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasına denk gelen etkinliğimiz 5 Mart 2020 de saat 17.00-18.00 arası ŞİİR TIYATROSU ile başlayacak. 18.00-19.00 arası kokteyl ile devam edecek.
KARMA'ŞA adını verdiğimiz Kadın Sanatçılar Karma Sergimiz; hepsi birbirinden değerli sanatçı arkadaşlarımızın eserleriyle sergilenecek olup, çeşitli sürprizlerle gece boyunca devam edecek.
15 Mart 2020 ye kadar devam edecek sergimize; sevgili miniğimiz Sevinç Su Karlıova, Çiğdem Çallı, Ayşim Damladol, Semra Ayşe Demokan, Filiz Halilağaoğlu, Camilla Şahin, Hikmet Nur Yavuzer, Ayten Öncü, Nimet Dinç, Yeşim Bafralı ve ben Handan Çölaşan eserlerimizle katılacağız.
Ayrıca bu etkinlik için sevgili Miyase ve Serdar Karlıova'ya çok teşekkür ediyorum bubu harika düşünce ve etkinlik için.
Bu vesile ile, 5 Mart Perşembe günü Slow Art Gallery'ye tüm Sanatseverleri, bütün kadınları, Bodrum halkımızı, herkesi davet ediyorum.
Şimdiden Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun.
Sevgi ve saygılarımla.
|